Makale 47

Koku, menzile rehberdir. Nasıl ki kokusu kediyi ete götürür. Koku alma kabiliyeti olan kişi canın kokusundan cana erişir.

Bu makalede şu açıklanacaktır:

Koku, menzile rehberdir. Nasıl ki kokusu kediyi ete götürür. Koku alma kabiliyeti olan kişi canın kokusundan cana erişir. Nitekim Cenabı Mevlana buyurmuşlardır:

KIT’A

Pirâhen-i Yusuf u bû mîresed
Vez pey in her do hod-u mîresed
Buy-ı mey la’l-i beşâret dehed
Kez pey men cam u kedu mîresed

Meali: “Yusuf’un ve gömleğinin kokusu geliyor. Bu ikisinin ardı sıra da kendisi gelecektir. Kırmızı şarabın kokusu müjde veriyor ki arkamdan sürahi ile kadeh geliyor.”

Koku, büyük bir rehberdir. Arzulayanı, arzulananın yüzüne kavuşturur. Nitekim Yakup aleyhisselam, Yusuf’un gömleğinin kokusu yardımıyla ona kavuşmuştur.


Misk kokusu seni misk ahusu tarafına kılavuzlar. Kokunun ehemmiyeti vardır. Bu söz tartışma kabul etmez. Kokuyu rehber edinen ön safa geçti, aslına çarçabuk kavuştu. Gömlek kokusu Yakup’a gelir. Hediye ve kaftan, sevilenlere verilir.

2950

Çünkü Cenabı Yakup, kokuyu duyduktan sonra gömleğe kavuştu ve gözleri sağlık buldu.

(SAYFA 120) Güzel koku gözü nurlandırır, fena diken bile olsa gülşen eder. Fena koku bilakis körlük getirir. İnsanın gönlündeki iyiyi kötüden ayırma yeteneğini giderir. Güzel koku o âleme istek uyandırır. Fazlalaşınca da Hakk’a kavuşmaya sebep olur. Fena koku, senin şehevani isteklerindir ki her lahza harap oluşun o yüzdendir.

2955

Böyle kokulardan geç! Böyle viranelerden çabuk uzaklaş! İçinde manevi kokuyu artır ki lütf-ı Hak’la her dem gelişesin. Ne mutlu o cana ki bu yolu kat ederek Hak erleri gibi menzile erişti. Hakk’ın kılıcıyla yol kesicilerin başını kesti. Hak’tan başkasından ders almadı. Muhakkak olarak önde gidenlerin önüne geçti, sadıklar arasında yer aldı.

2960

Lütf-ı ilahi civarında ortaya çıktı, çünkü alçak nefsi kahretti. Kendi nefsini öldürmek suretiyle düşmandan kurtuldu, melekler gibi yüce gökte yer tuttu. Ondan sonra ne olduğu söylenemez, açıklamalara da sığmaz. Oraya eriştiğinde bu, sana görünür. O din sultanı sana yüzünü perdesiz olarak gösterir. Bu ve bunun yüz misli (kabiliyetler) senin fıtratında gizlenmiştir. Hak ebedi mülkü sende tertip etmiştir.

2965

Sendeki o sır, sütün içindeki yağ gibidir. Sen, canların canısın. Kendini cisim sayma! Tensiz ve cansız olarak kendinden kendine sefer et! Çünkü varlık deryasının o incisine sahipsin. Eğer kendinde (varlığınla cihatta) yol alırsan, yükseklere uçarsın. Yaş, kuru, her şeyin üstüne çıkarsın. Zıtlardan, adetlerden kurtulursun, yüce birin yüzü sende belirir. Cenabı Ehad, sana yüz gösterince adetten geçersin. Hak gibi sınırsız, sayısız olursun.

2970

Artık senden “Ene’l Hak” sözü duyulur, çünkü bu türlü hâl sana Yezdan’dan gelmiştir. Hak, senden, sensiz olarak söz söylemiş olur.

Ondan sonra varlığı kökünden söker atarsın. Var görünürsün fakat yoksun! Nasıl ki bade içenler kendini kaybeder. Şarabı içenler ona (badeye) alet olurlar. O nereyi ister oraya giderler. Akılları o şarabın aleti olur, sarhoşluk nereye sevk ederse oraya giderler.

2975

Bundan dolayıdır ki sarhoşun sözü ve işi mazur görülür, çünkü onların hepsi şaraptan doğar. O iyi, kötü sözleri o değil şarap söylemektedir. Sarhoşluk geçince akıl hâkim olmaya başlar. Bundan sonra ondan ne ortaya çıkarsa onu yükümlü tutarlar. Çünkü sarhoşluk kaybolmuş, akıl harekete geçmiştir. Artık onun sözü herkesçe değer görür. Şarapta sarhoşlukla seni senden geçirecek kadar kudret olduğu ortada.

2980

Şarap sana kendini unutturacak kadar tesir ederse ya aklın ve şarabın yaratıcısı olan Hak Teâlâ Hazretleri ki bütün eşyanın hayatı ondandır (SAYFA 121) sana O’nun cömertliği eriştiği zaman sendeki o benlik nasıl tamamen yok olmaz? Onun güneşi (nuru) perdesiz göründüğü vakit ufukta bir yıldız kendini gösterebilir mi? Hakk’ın visalinde kimsede varlık kalmaz (hepsi yok olur) ancak ve ancak Hak kalır.

2985

Kalem buraya gelince kırıldı (yazacak gücü kalmadı). O güzeli nasıl tasvir edebilsin? Bundan sonra başka bahislere geçsin ki o, renkten, kokudan, sözden arınmıştır. Yücedir, öyle yazıları (bahisleri) veli olmayanlar okuyamaz, o sırlar ancak onlara tecelli eder. Eğer bu yaprakları gönül rahatlığıyla okurlarsa, o nur cümle yârana kısmet olur. Şeyh bunu her müridine bahşeder. Yeter ki o mürit uğursuzlukla inatlaşmasın ve kovulmuşlardan olmasın.

2990

Eğer mürit isen bu şarabı ondan iç! Sarhoşluktan harap ol! Bu türlü haraplıkta can hazinesi meydana gelir. İsa aleyhisselam gibi makamın yükselir. Yükseklerde, melek gibi semalarda uçarsın. Dokuz felek ayağının altına zemin gibi döşenir. Felek nedir ki?

Muhakkak surette Rahman’ın taşıyıcısı ve belki canan deryasının taşıdığı olursun. Bahtın el verir de birliğe erersen kendi kendinin hem taşıyıcısı, hem taşıdığı olursun.

2995

Işık da sen olursun, şahit de, (mahbub) mey de. Cihanda senden gayrı diri ve var kalmaz. Sürekli evvel ve ahir sen olursun! Ne mutlu o cana ki buna candan inandı. Hakk’ı kabul ettikten sonra Hak ona başka birçok lütuflarda daha bulunur.

Ey yoldaş! Bu bahsin sonu yoktur. Bu az bulunur benzersiz yolda durmaksızın yürü ve ilerle! Biz burada iken haber aldık ki bir şuursuz bizim gelirlerimizi kesmiş.

3000

Arkadaşların düşünceleri bulandı, hâlleri başkalaştı (canları sıkıldı). Hayretlerinden dudaklarını ısırdılar ki böyle cüret kimsede görülmemiştir. Bu küstahı tahrik edenler nasıl basiretsizlerdir. Şüphesiz o adam kördür ki bu fiili işledi.

Cehalet güdüsüyle Merdan-ı Hüda ile harbe tutuştu. Muhakkak ki o bu davranışından başını kurtaramayacaktır. Başı ne olacak? Onda ne din kalmıştır ne sır. Bunlara acıdım. Dedim ki: “Ey Cemaat! Gene gafletle yoldan saptınız!

3005

Dünyaya dair oluşan bir eksiklikten dolayı bayağılar gibi gam ve kedere dalmak ne oluyor? Eğer siz din hususunda sağlam iseniz dünya için bu kadar endişeye lüzum yok. Belki Cenabı Hak sizi bundan kolaylıkla kurtardığı için memnun olmalısınız.

Sadakat ve temizlikte biricik olan Cenabı Mevlana efendimiz, bunu ne hoş temsil buyuruyorlar: “Eğer hilekâr hayırsız malını çalarsa memnun ol ki bir yol kesici, seni bir yol kesiciden kurtarmış demektir.

3010

Bir hayırsız bir yılancıdan (yılanlarla oynayan, torba ile yılan gezdirenden) bir yılan çaldı ve ahmaklığından dolayı bunu ganimet bildi (kârlı bir iş yaptım sandı). Yılancı yılandan kurtuldu, hayırsız da yılanın sokmasıyla ağlaya sızlaya öldü.

(SAYFA 122) Yılancı bir müddet sonra hayırsıza rast gelerek tanıdı, dedi ki: “Yılanın çalınması canımı çok sıkmıştı. Cenabı Hak’tan dilemiştim ki şu hayırsızı bulayım da yılanımı kurtarayım. Çok şükür ki duam kabul buyurulmadı. Ben yılanın çalınmasını zarar sanmıştım meğer gizli iyilikmiş.”

3015

İşte, neticesi hayır olmayacak duaları Cenabı Hakk’ın kabul buyurmaması lütuf ve kerem eseridir. Sonra temiz bir kalple dedim ki: “Ey Cemaat! Bana kulak verin! Ben sizin aranızda rehber değil miyim? Sizi din konusunda aydınlatmıyor muyum? (sözlerimi iyi dinleyin.)

Bu haber, sizi neden böyle perişan etti. Dünyanın bütün derdi sıkıntısı, Hak’tan ayrılmak ve uzaklaşmaktan çok daha kolaydır.

3020

Çünkü bunlar gelir geçer. Fakat o, geçmez. Devlet, Hakk’a vasıl olanındır. Size iyi, kötü ne gelirse Hak’tan bilin! Kötü şeyler size acı görünse de tatlıdır, fena görünse de iyidir. Çirkini bunda bilin ve inanın ki dünyaca meydana gelen her eksiklik, dince ilerlemedir. Hayırsız, dervişin malını çalarsa, bu onun için merak edilecek bir konu sayılmaz.

3025

Çünkü onun altında başka bir zevk vardır ki helvadan, baldan, şekerden daha tatlıdır. O, can sofrasında daima onunla yenir içilir. O zevkin ele, ağıza, damağa ihtiyacı yoktur. Onun dünyada mülkü sebeplere bağlı değildir. Bu yaşayış (bizimkilere benzemez) ölümsüz ve hastalıksızdır. Mal ve altın ne oluyor? Gerçi bunlar amacın gerçekleşmesine vesiledir, fakat o doyumun ele ayağa bile ihtiyacı yoktur. Fakat bu yüce mertebe cihan halkından gizlidir de onun için azgınlık ediyorlar.

3030

Eğer o gülşenden onlara koku gelseydi, bütün yönelim ve istekleri oraya olurdu. Belki mallarındaki eksilmelere karşılık ebediyet sofrasından nasipleri olurdu. Onlar biz zarara uğradık sanıyorlar. Hâlbuki biz kârdayız, zararda değil. Bu erlerin kârı kârsızlıktır.

Onların ticareti kesintisiz din yoluna koşmaktadır. Onların ürünleri din nimetidir. Onu da elde etmiş bulunuyorlar. Dünyaya dair faydalar onların okluklarındadır.

3035

Cümlesinin kârı, ticareti bırakmaktadır. Onların varlığı yokluktadır. Onlar dünya halkının aksinedir.

Onun için dünyadan kaçarlar. Cenabı Peygamber, “Elfakru fahri”1 buyurmadı mı? Bunu sıdk ve temizlikle dinle! Dünya sermayedir fakat fazlası şeytan gibi yol kesicidir. Zikrine, namazına engel olur, seni samimiyet ve duadan çevirir.

3040

İman incisi ki esas sermaye odur. Senden onu haberin olmadan çalar. Çünkü dünya sevgisi her günahın başıdır. Eğer maksudun Hak ise dünyayı terk et. Mallarınız, evlatlarınız düşmanlarınızdır.2 Bırak, zayi olsunlar! Bunların ikisinden de geç, taâte bağlan! Doğru yol tarafına mertçe hareket eyle.

(SAYFA 123) Gerçi suretler dünyası hoş görünür fakat bil ki onda görünmeyen nahoşluklar vardır.

3045

Güzelleri, bağları, zevk ve sefaları, padişahlığı, saltanatı, hizmet ve ihtişamı başlangıçta cennet gibi güzel görünür fakat sonu cehennem kadar çirkindir. Bunlardan (mal ve evlat) her ikisi de gönül cezbedicidir fakat sonunda ejderha olurlar. Yerden, gökten, kara ve deryadan tut, bütün âlemi böyle bil! Musa aeyhisselamın elinde ejderha olan asa, bu dünyanın bir parçası değil miydi?

3050

Parçası, bütünün aynıdır. Bunda şüphe yok. Yerde ne biterse hepsini toprak bil! Mademki kâinatın parçasını böyle gördün, âlemin tamamını da parça gibi bil! Cenabı Hak, ondan bütün âleme dair bir anlayış elde edilsin diye Musa aleyhisselam’ın asasını bir örnek gösterdi. Bütün âlemin, büyüğü, küçüğü, iyisi ve kötüsünün böyle olduğu bilinsin, gözlere cennet gibi görünen bu dünyanın cehennem olduğu açıkça görülsün diye.

3055

Bu örnek halkı ahiret tarafına kılavuzlasın da halk bu bayağı dünyaya gönül bağlamasın diye.

Sana cennet gibi güzel görünen bu dünya, hakikâtte hep ateş ve dumandır. Dünya sana yâr, ondan başkası yabancı görünür. Sen onu gülşen görürsün fakat o dikendir. Dünyanın şehvetleri cehennem ateşidir. Şehvetleri terk etmek, seni nimetler diyarına götürür. Veli olan, şehvet ateşine yanmaz. Çünkü o, Hakk’ın nuruyla dolmuştur.

3060

Nâr, İbrahim aleyhisselam’ı yakmadı. Belki ona gülzar oldu. Çünkü o Hak erleri, Hakk’ın nuruyla dolu idi. Cehennemin nârı nurdan söner, mahvolur. Cehennem, müminlere diyecek ki “Lütfen çabucak geçin de beni öldürmeyin. Çünkü nurunuz benim nârımı söndürür. Allah aşkına! Yanımdan süratle geçin!”

Her ne şey ki ondan halka ziyan gelir, o ehlidiller için hayat sebebi olur.

3065

Eğer insanlık ayakla başla olsaydı, Hazreti Muhammet (s.a.v.) ile Ebu Cehil beraber olurdu. Görüntüden geç de manaya bak! Tâ ki hangisinin inci, hangisinin taş olduğunu anlayasın. Beşerin bedeni kap gibidir. Her kapta iyi şey bulunmaz. Dikkatle bak! Gör ki toprak mı dolu, altın ve gümüş mü? İçindeki zehir midir yoksa şeker mi? İnsanda asıl olan (aranılan şey) ahlâktır. Gençte, ihtiyarda, kadında, erkekte aranılan hep budur.

3070

Bir kimsede güzel huy olmazsa, isterse ay kadar güzel olsun, bir çöp kadar değeri yoktur. Hayırsızı, yol keseni neden dolayı darağacına çekerek öldürürler? Çünkü onlara fena huylar sinmiştir. Öyle ahlâksızlara bunun yüz misli ceza azdır. Sonra birçok güzel huyların da Hak erlerinin huylarına nispetle o kadar kıymeti yoktur. Çünkü onlar, fani hayat için lazımdır. Öyle huylar güzel de olsa rabbanî sayılmaz.

3075

Hulûk-u Rabbani (Rabbanî yaratılışlar) aşk-ı Hüda’dır ki seni Hakk’ın gayrından uzaklaştırır.

(SAYFA 124) Seni her ayıptan temizler sana gaybların nurunu gösterir. İyi huy ancak aşk-ı Yezdan’dır, farz edelim ki sinek olsan onunla anka olursun. Haydi, öyleyse, aşk-ı Hak’tan başka bir şeye talip olma ki o dergâhta sen de istenilesin. Bunu bırak! Kuru dünyayı terk eyle de bir nefes kendini Hakk’a teslim et!

3080

Çünkü onu zikir, ona muhabbet ve vefadan ileri gelir. Cenabı peygamberin hadisi şerifi bu yoldadır.

Notlar

  1. Hadisi şerif: Fakrım fahrimdir; fakirliğimden övünç duyarım’
  2. Enfal suresi 8/28 Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fitnedir. (imtihan konusudur) Allah yanında ise büyük bir mükâfat vardır.
Önceki makale
Makale 46
Sonraki makale
Makale 48

Giriş

Aşığın sözü, insanı aşık eder. İnsan dağ kadar sağlam olsa, bir saman çöpü gibi kaldırır atar.

Yazılış Sebebi

O zatın bu yönlendirmesini kabul ettim ve “Rebab”ın, Cenabı Hüdavendigâr’a mahsus ve ait olduğunu bildiğim için kitabıma Rebab ile başladım.

Makale 1

Yerin, göğün bütün zerreleri Cenabı Hakk’ı tespih etmektedirler.

Makale 2

Aşk, bir taraftan şükrü, diğer taraftan şikâyeti gerektirir.

Makale 3

Âdem evlatları yokluk âleminden varlık âlemine gelinceye kadar hatsiz hesapsız ve çeşit çeşit menzillerden geçmişlerdir.

Makale 4

Her ne kadar rebabdan herkesin dinlediği aynı ses ise de anladıkları mana aynı değildir.

Makale 5

Rüzgârın aslı sudur, sonunda gene su olacaktır. Bunun gibi sözün de aslı sudur.

Makale 6

Asıl farklılık, ruhlardadır, cisimlerde değil. Zira cisimler dört unsur ile var olur.

Makale 7

“Şüphesiz Allah işlerinize ve şekillerinize bakmaz. Kalplerinize ve niyetlerinize bakar.” hadisi şerifi hakkında.

Makale 8

Fikir amelden üstündür çünkü amel, vücut parçalarının işidir. Fikir ise kalp amelidir.

Makale 9

Evliyayı kiramın bakışları daima o nurdadır. Şu hâlde halka yönelttikleri bütün övgüler, hakikâtte Halık’adır.

Makale 10

Esas olmayan ve fani suretler ayna olursa, asıllar ve baki olan manaların da ayna olacakları apaçık ortadadır.

Makale 11

Bu dünya bazı insanlara göre yol göstericidir, bazılarına göre de yol kesicidir.

Makale 12

Bu âlem, her şeyi Allah’tan bilenler için hidayet ve vuslat vesilesi, Hak’tan bilmeyenler için dalalet ve ayrılık sebebidir.

Makale 13

Her neyi dost tutarsan taklitsiz, gayretsiz sen onun aynısısın ve onun cinsindensin! Çünkü cins, cinsi tarafına gitmeye çalışır.

Makale 14

Bu makale evvela şu hadisi şerifi tefsir edecektir: “Açlık, Allah’ın sıddıklarına ziyafetidir.” Onların vücutlarını açlıkla diriltir.

Makale 15

Evliyanın haddi aşması, isyanı, halkın itaatinden iyidir: Avam müminin işlediği birçok hayır, havasa nispetle günahtan sayılır.

Makale 16

Gerek beyaz gerek siyah dev insanın kendisindedir. Zina, adam öldürmek, haram yemek gibi şeyler siyah devlerdir. Bunları herkes görür ve bilir.

Makale 17

Ruhlar, cisimlerden önce Cenabı Hakk’ın rahmet deryasında balıklar gibi yaşamakta iken Hak Teâlâ Hazretleri “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye seslendi.

Makale 18

Diğerleriyle birleşmese bile her harfin ayrı ayrı manası vardır. Eğer olmasaydı, Cenabı Hak Kur’an’da zikir buyurmazdı. Elif, lam, mim, ha, mim, yasin, kaf, sad, nun gibi.

Makale 19

Kutup, bir padişah gibi bütün komutanlarına, askerine, hizmetçi ve yakınlarına mal, mülk, vilayet, makam verdiği hâlde hiçbirinden bir şey almaz.

Makale 20

Alem yaratılmazdan evvel yalnız nur ve aydınlık vardı. Cenabı Hak murat buyurdu ki: “O nur açığa çıksın.”, o nurdan bu zulmet âlemini yarattı.

Makale 21

Cenabı Hak buyurdu ki: Ben bu katran gibi siyah deryadan öyle bir inci çıkaracağım ki o nurlu deryada böyle şerefli inci bulunmaz. Bu inci insandır.

Makale 22

Halkın ruhları demir, bakır, gümüş, altın madenleri gibi birbirinden farklıdır. Her ruh hangi madenden gelmişse, bu âlemde kendi cinsiyle bağ kurar.

Makale 23

Görünürdeki zevkler görünüşe düşkün olanların bu görünürdeki zevkten, manevi zevke geçebilmeleri içindir. Ama dış görünüşe bakmayan veliler her bir şeyi vasıtasız görürler ve bilirler.

Makale 24

Saadet o kimsenindir ki aklı emir, nefsi esirdir. Hüsran da bunun aksine olan kimsenindir. Gene saadet, aklı erkek, nefsi dişi olanlarındır.

Makale 25

“Mecburi ölümden evvel ölünüz” ki baki ve ebedi kalasınız. Bir varlık ki şeytandandır ve şehveti dünyayı artırır büyütür, nefistir.

Makale 26

Her kim ki ölmeden evvel ölmez ise onun hareket ve sözü tamamıyla kahrolası nefsin aletleridir. Çünkü o, Hakk’a karşı umursamazdır.

Makale 27

Hikmeti ehlinden gayrıya verme ki ona zulüm etmiş olursunuz. Ehli olanlardan da men etmeyin ki onlara (ehil olanlara) zulüm edersiniz.

Makale 28

Bahar; biçimsiz, renksiz, kokusuzdur. Fakat yüzünü bir parlattığı vakit yüz binlerce çeşit renk ve koku meydana gelir.

Makale 29

Adem evlatları evvel toprak idi. Latif su, o toprağı bitki etti ve bitkiyi hayvan, hayvanı da insan eyledi.

Makale 30

Hak Teâlâ Hazretleri kendine âşıktır. Ona benzer kimse yok ki Hak Teâlâ Hazretleri ona baksın. Daima kendisiyle aşkbâzlık eder.

Makale 31

Dünyanın bütün işleri ve nimetleri çirkindir, sevimsizdir. Fakat çeşni ve lezzet aracılığıyla ayıpları örtülmektedir.

Makale 32

Dünyanın vefasızlığını ve çirkinliğini kesinlikle görmüş, anlamış olan âdemoğulları, gene ona meylederse biliniz ki o, mümin değildir.

Makale 33

Hak Teâlâ Hazretleri o cihanı kendi nurundan yarattı. O da Hak gibi baki ve sınırsızdır. O mana ve hikmet ki Âdem’in gelmesiyle açığa çıktı.

Makale 34

Veliler kaplara benzer. Aşk, marifet ve Hakk’ın yüzü, o kapların içinde bulunan şaraptır.

Makale 35

Mademki insan kendiyle sınırlıdır. Ondan Hak Teâlâ’nın razı olmadığı birçok fenalık ve haksızlıkların meydana gelmesi kaçınılmazdır.

Makale 36

Burada karar kılanlar ve bu hâle kanaat edenler ancak o hâletten nasip almamış olanlardır. Belki de o hâli ve o vakti inkâr bile ederler.

Makale 37

Evliyanın sohbeti insanı veli ettiği gibi, eşkiyanın sohbeti de eşkıya eder. Çünkü ruhlar birbirinden hırsızlık ederler, renk alırlar.

Makale 38

Yokluk (adem) iki türlüdür: Biri o ademdir ki onda hiçbir fayda yoktur, mutlak durgunluktur. Diğer bir adem (yokluk) vardır ki yok gibidir.

Makale 39

Hâlet üç çeşittir. Biri odur ki şahsa talepsiz ulaşır. Tekrar ister fakat yok olur. İkinci hâlet kişiye faydalıdır.

Makale 40

Faydasız sözler Hak eri için örtüdür, sıkıntıdır. Susmanın yüz binlerce üstünlüğü ve kârı ve sonsuz cihanı vardır (cihanlar değerindedir).

Makale 41

İnsan Hak aşkında kaybolduktan ve Hak’tan gayrısından temizlendikten sonra, artık onun cismine cisim deme! Her ne kadar cisim görünüyorsa da…

Makale 42

İyi kötü, güzel çirkin, saf tortu Hakk’a nispetle tek bir şeydir. Zira hepsi de onun kudret ve sanatının eseridir.

Makale 43

Mizan, semadan, arştan, kürsten daha yüksektir. Bunların hepsinin üstünde bir varlıktır. Çünkü iyi kötü her şey mizanla tartılır.

Makale 44

Hak Teâlâ Hazretleri halkı zulmetten yarattı. Zulmetten maksat, hayvani hayata sebep olan yemek, içmek, uyumak gibi şeylerdir.

Makale 45

Halik Teâlâ Hazretleri her ne kadar yüz binlerce, belki sonsuz yaratıkları durmaksızın yaratmışsa da hakikâtte hepsini bir görmek lazım.

Makale 46

Halk, dört kısımdır. Bir kısmı onlardır ki Allah yolunda, Allah rızası için sıkıntı ve dert çekerler, müşahede ümidiyle gayret ederler.

Makale 48

Dünyayı kötülemek de dünya sevgisinden doğar. Gerek övgü, gerek yergi yoluyla olsun bir şeyi çok zikretmek, ona olan sevgiden ileri gelir.

Makale 49

Ruh iki çeşittir: Biri rihî (hayvani), diğeri vahyîdir. Birinci ruh-ı hayvanîdir. Ruh-ı vahyî enbiya, evliya ve müminlerin ruhlarıdır.

Makale 50

Âlemde birçok şeyhler vardır ki onlara aldananlar pek çoktur. Riyakârlıkla, şekillerinin gösterişiyle kendilerine veli süsü verirler.

Makale 51

Hakk’ı, Hak eri tanır, ama o kimse ki elest ahdinde Hak’la tanışıklığı olmamıştır ve “Elestü bi rabbikum” sırlarını Hak’tan işitmemiştir…

Makale 52

Dünyanın ahirete göre zaman olarak öncelikli olmasının nedeni şudur ki zehrin sonunda bir şeker olsun da kıymetini bilsinler.

Makale 53

Bütün enbiya ve evliya, ahireti istemeye istekli ve ibadet ve taatle meşgul olunması gerektiği hakkında çok sözler söylemişlerdir.

Makale 54

El-müminûn lâ yemûtûne bel yunkalûne min dârin ilâ dârin” Meal-i şerifi: “Müminler ölmezler, belki bir evden bir eve nakil olunurlar”…

Makale 55

Bir şahsın rütbesi kemale erişince yerde, gökte, küfürde, dinde, insanda, cinde, dağda, taşta özetle her şeyde Hüda’dan başka birşey göremez.

Makale 56

Kul ile Hak Teâlâ arasında yetmiş bin zulumat perdesi, yetmiş bin de nur perdesi vardır. Bu perdelerden geçmek çok gayret ister.

Makale 57

Dünyada ilahi uygulama öyledir ki enbiya ve evliya Hak’tan ne isterlerse derhâl istedikleri yanlarında beliriverir.

Makale 58

Gerçi salih amel, talibi sonunda Hüda’ya eriştirir. Fakat şeyhin sohbeti ondan daha üstündür. Zira bu, daha çok ve daha iyi yetiştirir.

Makale 59

Hak Teâlâ Hazretleri’nin ne âlemleri vardır ki bu âlem onlara nispetle bir zerredir. O sonsuz âlemleri Cenabı Hak evliyasına göstermiştir.

Makale 60

“O yolun nihayeti yoktur. Yol sensin ve senin için bir son vardır. Fakat eriştiğin zaman sende senlik kalmaz.”

Makale 61

Yıldızlarla ayın ve güneşin tesiri bir çırpıda gökten yere iniyor, doğmuşlar üzerinde tesirini gösteriyor.

Makale 62

Her kim âleme kendinden geçerek Hakk’ın nuruyla bakarsa, onun bu bakışı o cihana aittir. Sebep ve amaçla bakarsa, bu cihana ait olur.

Makale 63

İnsanda her şeye kabiliyet vardır; ilim, edep ve sanatları öğrenmek buna örnektir. Bu kabiliyet insanda potansiyel olarak vardır.

Makale 64

Şeyh, baş; müritler, organlar mesabesindedir. Organlar başa bağlı bulundukça ve baştan koparak ayrılmadıkça baş hükmündedirler.

Makale 65

Bir cinsten olan şeylerin çokça olması, ikiliğe neden olmaz. Şeriatların farklılığı, enbiyanın özelliklerinin farklılığındandır.

Makale 66

Halk iki kısımdır. Bir kısmı aslen kördür. Bir kısmı kör değil ama kötüye kullanma yüzünden gözlerinde güçsüzlük ortaya çıkmıştır.

Makale 67

İnsan yüz binlerce iş ve uğraşıdan sonra Hakk’a vasıl olduğu zaman gördü ki o ibadetler, kendisine erişen hediyelere nispetle hiçtir.

Makale 68

Kabiliyetli (veya ikballi) talebe, üstat gibi olur. Çünkü üstadının ilmini tamamen öğrenmiştir. Onun mertebesine erişmiştir.

Makale 69

Bu dünyada itaat ve suçtan, hayır ve şerden neye gayret edersen, onlar tohum değerindedir ki orada bitecektir.

Makale 70

Her ne kadar evliyaullahın sözleri zahir ehlinin sözlerine benzerse de, onlarda bir takım sırlar vardır ki zahir ehlinin sözlerinde yoktur.

Makale 71

Âşıklar nezdinde sıkıntı, rahattır; rahat da sıkıntıdır. Onların hâli halkın aksinedir. Kutup olan şeyh, yerde, göklerde Allah’ın halifesidir.

Makale 72

O şeyhle (yakin), o müritler (hüsnüzanlar), her dönem bakidirler. Fakat suretleri değişkendir, anlamları sonsuza değin ayakta kalacaktır.

Makale 73

Aklen mümkün olmayanları inkâr ederler, imkânsızlığına emindirler. Çünkü kendilerinden ve beşeriyetten geçememişlerdir.

Makale 74

Aletten, iyi kötü ne gibi fiil meydana gelirse, hakikâtte o iş, aleti kullanan şahsın işidir ve ondan sudur etmiştir.

Makale 75

Vasıl-ı ilallah olan veli, zaman zaman halk ile meşgul olup halkın gönlünden geçenleri söylerler; ne yediğin, ne yapacağın…

Makale 76

Hülâsa, Hüda’yı görenler yalnız Hüda’yı görür. Hüda’yı tanımayanlar yüzlerce, binlerce muhtelif şeyler görür.

Makale 77

Hakk’ı görmenin sonu yoktur, taliplere her an yüzü ve tecellisi erişir. Hüda’dan görmeyi dilerse, onda daha başka çeşit görmeler de vardır.

Makale 78

Hak Teâlâ Hazretleri bütün lütuf ve merhamettir. Zahirde kahır ve mihnet görünen şeyler de hakikâtte lütuf ve merhamettir.

Makale 79

“İnsanları emel orağıyla biçiyorum ki ruhları bu aşağılık âlemden kurtularak semaya çıksın ve nuruma karışsın. Bundan büyük fayda olur mu?”

Makale 80

İnsanın kadri, mertebesi talebine göredir. Her kim aradığını heyecanla talep ederse mertebesi o nispette fazlalaşır.

Makale 81

Bütün şekiller ve özelikler ilm-i ilahide vardır. Bundan dolayı, talibe lazımdır ki şekil ve özelliklerden geçerek aslına dönsün.

Makale 82

Onun mülkünün hududu yoktur. Mülk nedir ki onda ehadden başka şey yoktur. Melekler bundan dolayı ona secde ederler.

Makale 83

Âşığın aşkı kemalini bulduğu vakit arada ikilik kalmaz . Nitekim bir şair demiştir:“Ben aşığım, maşukum da kendimdir.”

Makale 84

İmanın aslı ancak zevk ve mesttir. Bir zahit ki imanından zevk duymuyor, onu ölü say! Her ne kadar diri görünse de.

Makale 85

“Sana mihnet, acı ve sevimsiz görünen her şey, cennetin dikenli yoludur; tatlı, hoş ve güzel görünen şeyler de cehenneme doğru giden yoldur.”

Makale 86

Küfür ile imanı, biri karanlıkla, diğeri nurla dolu iki testi farz et. Biri eğri yol, biri doğru. Biri hatanın ta kendisi, diğeri sırf sevap.

Makale 87

Hak Teâlâ Hazretleri bütün âlemleri Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.) hürmetine yarattı ki “levlake lema halektel eflak” bunun delilidir.

Makale 88

Hak isteklisi için ilk yapılacak iş, kalbini nurlandırmaktır. “Yekâdu zeytuhâ yudîu” mantık-ı şerifince müminin kalbi zeyt gibidir.

Makale 89

Fakirin sözü birdir her ne kadar çeşitli yöntem ve ibare ve örnekler ile söylenmişse de. Dikkat edilirse görülür ki hepsi bir sözdür.

Makale 90

Nefis, düşmandır. Onu öldürmek, kahretmek talibin yapabileceği bir iş değildir. Onu öldürmek, ancak Hüda’nın yardımıyla mümkün olur.

Makale 91

Yerle gök, yerle gökte bulunan bütün âlem parçaları, Hakk’ın aletleridir. Hak Teâlâ ne isterse o olurlar, ne emrederse onu yaparlar.

Makale 92

İnsan, kendinden sefer ederek varlığından geçtiği zaman anlar ki evvelki varlık sonraki varlığın perdesi imiş.

Makale 93

Hak Teâlâ Hazretleri’nin âlemden maksudu âdemdi. Âlemi, âdem için yarattı. Şu hâlde âdem evvel, âlem sonra mevcut olmuş olur.

Makale 94

Az olursa damla, çok olur da akarsa çay, daha çok olursa fırat, daha çok olursa ceyhun, hadsiz payansız olursa derya denir.

Makale 95

Zikri çoğalttığında birçok şahısları bir araya toplamış gibi olursun. Şüphesizdir ki cemaatin bulunduğu yerde rahmet ve sevap da ziyade olur.

Makale 96

İlmi yüzünden okuyan bir okuyucu, onun mana ve sırrından habersizdir, okuduğu sözler ve ibarelerden hiç zevk duymaz.

Makale 97

Allah-ı Teâlâ’nın bir sofrası vardır ki onun mislini ne gözler gördü, ne kulaklar duydu ne de bir insanın hatır ve hayalinden geçti.

Makale 98

Hak yolunda esas, derttir, aşk-ı sadıktır, engelleri ancak bunlar kaldırabilir. Nerede dert var ise, derman oraya gider.

Makale 99

“Sizin bu fani ve sahte mallarınızı ve nefislerinizi ben satın aldım. Mukabilinde size müebbet cennet verdim.”

Makale 100

Sen cisimlerdeki can gibisin. İhsan da senden, şükür de. Her ikisinin de şeker gibi tatlı olması yine sendendir.

Makale 101

Kul, kaderin sırrına vakıf olursa, kendine isabet eden her şeyi Allah’tan bilir. “Sana isabet eden iyilik Alah’tan, kötülük kendindendir.”

Makale 102

Gözle görülen âlem gerçekte yoktur, yokluktur. Bakışlarla görülmeyen ve yok olan kudret ve mana âlemi ise vardır, mevcuttur.

Makale 103

Ruhun ıztırabı Hak’tan ayrı düşmesindendir. Bundan gafil olan insanlar dünya işlerine önem verirler. Fakat sıkıntıdan kurtulamazlar.

Makale 104

İnsanın aşkı arttıkça isteği de o nispette artar. Aşk, manadır. İnsanda talep, aşkının kuvveti derecesinde olur.

Makale 105

Merdan-ı Hüda’yı tanımak, Hüda’yı tanımaktan daha zordur. Çünkü Hak Teâlâ Hazretleri bütün mevcudatın sanatkârıdır.