Makale 6

Asıl farklılık, ruhlardadır, cisimlerde değil. Zira cisimler dört unsur ile var olur.

Bu makalede şu açıklanacaktır:

Derler ki “Halkın cisimleri çeşitlidir. Kimi Hindu, kimi Türk, kimi Rumi, kimi Ermeni, kimi siyah, kimi beyaz… Fakat ruh birdir. Ruhlarda fark yoktur.”

Fakat bu manayı yanlış anlamışlardır. Asıl farklılık, ruhlardadır, cisimlerde değil. Zira cisimler dört unsur ile var olur.

Deri, et, kan vesaire. Bunların hepsi birdir. Fakat ruhlar böyle değildir ki Hadisi şerifte: “El-ervâhu cunûdun mücennedetun femâ te’ârafe minhâ i’telefe ve mâ tenâkera ihtelefe”1 buyrulmuştur. Her ruh ayrı bir kuştur ve ayrı bir madendir: “En-nâs me’âdin keme’âdini’z-zeheb ve’l-fidda”2 denilmiştir ve yetmiş iki millet bu cihetle vücuda gelmiştir ki her milletin başka bir maksadı, başka bir meşakkati vardır. Suretlerdeki farklılık, mananın farklılaşmasındandır. Çünkü suret, mananın elinde bir alettir.

Cisimler kafesler gibi bir türdür. Fakat her kafeste ayrı bir kuş vardır. Nasıl ki görürsünüz, yüz binlerce kafes aynı çöpten ve kamıştan yapılır. Fakat birinde kumru, birinde bülbül, birinde dudu bulunur. Her kuşun ayrı bir şekli başka bir sesi vardır ki ne bu ona benzer ne de o buna… Vücutları ve ruhları böyle bilmek lazımdır. Bu makalede Peygamber Aleyhissalatu Vesselam efendimiz’in “ustur zehâbeke ve zehebeke ve mezhebek”3 Hadisi şerifi tefsir olunacaktır.


(SAYFA 17) Halkın ruhları kuş, cisimleri kafes gibidir. Kafeslerin hepsi bir türdür. Fakat kuşlar böyle değildir. Bu sözler gerçi halkın zihnine sığmaz.

320

Dört unsur, cisimlerin direğidir. Her ne kadar adları başka başka ise de. Bir şeyin adının değişmesiyle kendi değişmez.

Fena bir isim vermekle şeylerin tadı değişir mi? Şeker kamışına, mesela peynir desen, peynir tadı verir mi? Cisimler yuvaya, ruhlar uçan kuşa benzer. Kuşlardan her birinin zatında ve vasfında bariz farklar vardır. Her birinin yaşayış tarzı başkadır.

325

Her birinin ayrı gidişi, başka bir işi ve talebi vardır. Dünyada yetmiş iki millet vardır. Kimi dine sarılmış, kimi dinden uzaklaşmıştır. Hepsi de kendi itikadına sımsıkı bağlıdır. Çünkü ona göre kendi din ve mezhebinden başkası doğru değildir.

Hepsi de dini için canlarını feda ederler ki bu suretle Allah yanında makbul olsunlar. Kendi din ve mezheplerini yükseltmek için mallarını, canlarını feda ederler.

330

Düşmanlığın kaynağı dindir. Dini tutuculuk uğrunda ne canlar feda edilir. Bunun içindir ki Sultan-ı Enbiya efendimiz buyurmuşlardır: “Zehâbınla (görüşünle) mezhebini, sana yâr olmayanlardan başkasına söyleme! Her ne kadar öğrenmeye çalışırlarsa da. Dostlarının gayrısından altınlarını da gizli tut! Her usunu da canının içinde sakla! Eğer rahat istersen, zehabından (görüş), zehebinden (altın), mezhebinden dem vurma!”

335

İçinde sakla, kimseye söyleme, her ne kadar onları anlamaya gayret ederlerse de. Şundan ötürü ki dinini anlayınca, muhalifler sana yürekten kin bağlarlar. Hemen göz açtırmadan canına kastetmek isterler. Gideceğin yeri de kimseye haber verme ki kılavuz kılıklı bir uğursuz, yol kesmeyi sanat edinmiş adi ve alçak bir hilebaz

340

seni takip ile canına kastedip, altınlarını, metaını zorla elinden almasın. Altınlarını da sakla ki geceleyin bir hayırsız, haberin yokken aşırmasın. Hülâsa, korkudan kurtulmak ve emniyet içinde bulunmak istersen bu üç şeyini kimseye söyleme! 

Ruhların görünürdeki farklılığı, elif ve be gibi, zatların farklılığından ileri gelir. Her cemaatin kendine göre bir mezhebi, bir sırrı olduğu gibi, her birinin bir yâri, bir kafadarı vardır.

345

Her birinin bir türlü yiyecek ve gıdası, kendine mahsus bir dini, bir mabudu veya tapacak bir putu vardır. Ruhlar da uçan kuşlara benzer. Her birinin bir şekli ve ayrı bir ötüşü vardır. Kiminin yuvası helali haram saymak ve dinden çıkmak, kimininki din ve itaattir. O hâlde bu muhtelif kuşların dillerinden anlayacak bir Süleyman’a ihtiyaç vardır ki; dev, peri, insan, melek tamamen onun hükmünde olsun, (SAYFA 18)

350

çevgenle oynanan top gibi, hepsi de canıgönülden onun fermanına itaat etsin. Sen o Süleyman’ın sırrısın, hepsini yakinen bilmelisin. Sır, özdür yani içtir, iç elbette kabuğa tercih olunur. Düşünceyle ibadetin özü, bundan dolayı, hepsinden üstündür.

Çünkü Hak Teâlâ’nın sanatını bir parça düşünmek, yetmiş yıllık virdler ve zikirlerden hayırlıdır. Cenabı Peygamber efendimiz, bir Hadisi şerif’inde: “Tefekkuru sâatin hayrun min ibadeti seb’îne seneten.”4 buyurmuştur.

355

Şu hâlde yakinen malum oldu ki tefekkür, aklın ve ruhun sonucudur. Öyleyse sonucu tercih etmelidir. Dünyada, akıcı söz olsun, kekeme sözü olsun hepsini dinledin ve anladın. Herkesin muradına göre adilane hükümlerini ver ki sen hepsinin hâlinden haberdarsın.

Sen Anka’sın, yerin de Kaf Dağı’dır. Uçuşun, dönüp dolanışın daima yukarılaradır. Kaf’tan murat Cenabı Hak’tır. Anka’dan murat da can kuşudur. Söyle de yuvasını Kaf Dağı semtine kursun.

360

Lâkin bu makam her cana nasip olmaz. Ağız içinde ham meyve ile olgun meyve bir midir? Ebu Cehil karpuzu şeker tadı verir mi?

Boncuk kıymetçe elmasla beraber olur mu? Her kanatlı böcek pervanelik edebilir mi? Şahin, evcil bir kuş nasıl olabilir? Serçe kuşu, Hüma ile beraber uçabilir mi? Evlerin tavanı sema kadar yükselemez. Hayvanın canı Kaf’tan ne anlar? O, Kaf’tan dem vursa laf olsun diye söyler.

365

Kendine Anka süsü vererek, ahmakları aldatmak, ölü cesedinin içinde zinde bir ruh taşımakta olduğu fikrini vermek ister.

O, ruhu katran gibi kara olan baykuş avcısı kendini halka ay gibi nurlu göstermek gayretindedir. Ama hakikâtte söğüt ağacı gibi meyvesizdir. Görünüşü meyve ağacından farksızdır. Fakat yine elverişli meyveden mahrumdur. O rehbersiz, gulyabani gibi yol kesicidir. Ondan meyve umma, onun yaprağı bile yoktur.

370

Meyveyi öyle birisinden iste ki sana lafsız sözsüz yüzlerce çeşit meyve versin. Bahara muhtaç olmadan sana şeker gibi tatlı meyveler versin. Feleklerde uçan ruh da böyledir. O, Cenabı Hakkın ahlâkıyla ahlâklanmış, melek tabiatı kazanmıştır. Bizim sözümüz öyle canlar hakkındadır ki o, gıdasını “ilm-i ledün”den alır. Bu zamanda böyle can sensin, bütün sözlerimle sana hitap ediyorum.

375

Zahirde halk ile oturur, kalkarsın, fakat Cenabı Yezdan’ın gölgesindesin. Çünkü Yezdan’ın seyrettiği senin kalbindir. Her ne kadar bu gönül, unsurlardan oluşmuş bir vücutta bulunuyorsa da. (SAYFA 19)

Notlar

  1. Ruhlar öyle ordulardır ki birbirlerini tanımazlar, dost olmazlar, birbirlerini bilmezler ki ayrılığa düşsünler.
  2. İnsanlar altın ve gümüş madenleri gibi madenlerdir.
  3. Görüşünü, altınını ve mezhebini gizle.
  4. Bir saatlik tefekkür yetmiş saatlik ibadetten hayırlıdır.
Önceki makale
Makale 5
Sonraki makale
Makale 7

Giriş

Aşığın sözü, insanı aşık eder. İnsan dağ kadar sağlam olsa, bir saman çöpü gibi kaldırır atar.

Yazılış Sebebi

O zatın bu yönlendirmesini kabul ettim ve “Rebab”ın, Cenabı Hüdavendigâr’a mahsus ve ait olduğunu bildiğim için kitabıma Rebab ile başladım.

Makale 1

Yerin, göğün bütün zerreleri Cenabı Hakk’ı tespih etmektedirler.

Makale 2

Aşk, bir taraftan şükrü, diğer taraftan şikâyeti gerektirir.

Makale 3

Âdem evlatları yokluk âleminden varlık âlemine gelinceye kadar hatsiz hesapsız ve çeşit çeşit menzillerden geçmişlerdir.

Makale 4

Her ne kadar rebabdan herkesin dinlediği aynı ses ise de anladıkları mana aynı değildir.

Makale 5

Rüzgârın aslı sudur, sonunda gene su olacaktır. Bunun gibi sözün de aslı sudur.

Makale 7

“Şüphesiz Allah işlerinize ve şekillerinize bakmaz. Kalplerinize ve niyetlerinize bakar.” hadisi şerifi hakkında.

Makale 8

Fikir amelden üstündür çünkü amel, vücut parçalarının işidir. Fikir ise kalp amelidir.

Makale 9

Evliyayı kiramın bakışları daima o nurdadır. Şu hâlde halka yönelttikleri bütün övgüler, hakikâtte Halık’adır.

Makale 10

Esas olmayan ve fani suretler ayna olursa, asıllar ve baki olan manaların da ayna olacakları apaçık ortadadır.

Makale 11

Bu dünya bazı insanlara göre yol göstericidir, bazılarına göre de yol kesicidir.

Makale 12

Bu âlem, her şeyi Allah’tan bilenler için hidayet ve vuslat vesilesi, Hak’tan bilmeyenler için dalalet ve ayrılık sebebidir.

Makale 13

Her neyi dost tutarsan taklitsiz, gayretsiz sen onun aynısısın ve onun cinsindensin! Çünkü cins, cinsi tarafına gitmeye çalışır.

Makale 14

Bu makale evvela şu hadisi şerifi tefsir edecektir: “Açlık, Allah’ın sıddıklarına ziyafetidir.” Onların vücutlarını açlıkla diriltir.

Makale 15

Evliyanın haddi aşması, isyanı, halkın itaatinden iyidir: Avam müminin işlediği birçok hayır, havasa nispetle günahtan sayılır.

Makale 16

Gerek beyaz gerek siyah dev insanın kendisindedir. Zina, adam öldürmek, haram yemek gibi şeyler siyah devlerdir. Bunları herkes görür ve bilir.

Makale 17

Ruhlar, cisimlerden önce Cenabı Hakk’ın rahmet deryasında balıklar gibi yaşamakta iken Hak Teâlâ Hazretleri “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye seslendi.

Makale 18

Diğerleriyle birleşmese bile her harfin ayrı ayrı manası vardır. Eğer olmasaydı, Cenabı Hak Kur’an’da zikir buyurmazdı. Elif, lam, mim, ha, mim, yasin, kaf, sad, nun gibi.

Makale 19

Kutup, bir padişah gibi bütün komutanlarına, askerine, hizmetçi ve yakınlarına mal, mülk, vilayet, makam verdiği hâlde hiçbirinden bir şey almaz.

Makale 20

Alem yaratılmazdan evvel yalnız nur ve aydınlık vardı. Cenabı Hak murat buyurdu ki: “O nur açığa çıksın.”, o nurdan bu zulmet âlemini yarattı.

Makale 21

Cenabı Hak buyurdu ki: Ben bu katran gibi siyah deryadan öyle bir inci çıkaracağım ki o nurlu deryada böyle şerefli inci bulunmaz. Bu inci insandır.

Makale 22

Halkın ruhları demir, bakır, gümüş, altın madenleri gibi birbirinden farklıdır. Her ruh hangi madenden gelmişse, bu âlemde kendi cinsiyle bağ kurar.

Makale 23

Görünürdeki zevkler görünüşe düşkün olanların bu görünürdeki zevkten, manevi zevke geçebilmeleri içindir. Ama dış görünüşe bakmayan veliler her bir şeyi vasıtasız görürler ve bilirler.

Makale 24

Saadet o kimsenindir ki aklı emir, nefsi esirdir. Hüsran da bunun aksine olan kimsenindir. Gene saadet, aklı erkek, nefsi dişi olanlarındır.

Makale 25

“Mecburi ölümden evvel ölünüz” ki baki ve ebedi kalasınız. Bir varlık ki şeytandandır ve şehveti dünyayı artırır büyütür, nefistir.

Makale 26

Her kim ki ölmeden evvel ölmez ise onun hareket ve sözü tamamıyla kahrolası nefsin aletleridir. Çünkü o, Hakk’a karşı umursamazdır.

Makale 27

Hikmeti ehlinden gayrıya verme ki ona zulüm etmiş olursunuz. Ehli olanlardan da men etmeyin ki onlara (ehil olanlara) zulüm edersiniz.

Makale 28

Bahar; biçimsiz, renksiz, kokusuzdur. Fakat yüzünü bir parlattığı vakit yüz binlerce çeşit renk ve koku meydana gelir.

Makale 29

Adem evlatları evvel toprak idi. Latif su, o toprağı bitki etti ve bitkiyi hayvan, hayvanı da insan eyledi.

Makale 30

Hak Teâlâ Hazretleri kendine âşıktır. Ona benzer kimse yok ki Hak Teâlâ Hazretleri ona baksın. Daima kendisiyle aşkbâzlık eder.

Makale 31

Dünyanın bütün işleri ve nimetleri çirkindir, sevimsizdir. Fakat çeşni ve lezzet aracılığıyla ayıpları örtülmektedir.

Makale 32

Dünyanın vefasızlığını ve çirkinliğini kesinlikle görmüş, anlamış olan âdemoğulları, gene ona meylederse biliniz ki o, mümin değildir.

Makale 33

Hak Teâlâ Hazretleri o cihanı kendi nurundan yarattı. O da Hak gibi baki ve sınırsızdır. O mana ve hikmet ki Âdem’in gelmesiyle açığa çıktı.

Makale 34

Veliler kaplara benzer. Aşk, marifet ve Hakk’ın yüzü, o kapların içinde bulunan şaraptır.

Makale 35

Mademki insan kendiyle sınırlıdır. Ondan Hak Teâlâ’nın razı olmadığı birçok fenalık ve haksızlıkların meydana gelmesi kaçınılmazdır.

Makale 36

Burada karar kılanlar ve bu hâle kanaat edenler ancak o hâletten nasip almamış olanlardır. Belki de o hâli ve o vakti inkâr bile ederler.

Makale 37

Evliyanın sohbeti insanı veli ettiği gibi, eşkiyanın sohbeti de eşkıya eder. Çünkü ruhlar birbirinden hırsızlık ederler, renk alırlar.

Makale 38

Yokluk (adem) iki türlüdür: Biri o ademdir ki onda hiçbir fayda yoktur, mutlak durgunluktur. Diğer bir adem (yokluk) vardır ki yok gibidir.

Makale 39

Hâlet üç çeşittir. Biri odur ki şahsa talepsiz ulaşır. Tekrar ister fakat yok olur. İkinci hâlet kişiye faydalıdır.

Makale 40

Faydasız sözler Hak eri için örtüdür, sıkıntıdır. Susmanın yüz binlerce üstünlüğü ve kârı ve sonsuz cihanı vardır (cihanlar değerindedir).

Makale 41

İnsan Hak aşkında kaybolduktan ve Hak’tan gayrısından temizlendikten sonra, artık onun cismine cisim deme! Her ne kadar cisim görünüyorsa da…

Makale 42

İyi kötü, güzel çirkin, saf tortu Hakk’a nispetle tek bir şeydir. Zira hepsi de onun kudret ve sanatının eseridir.

Makale 43

Mizan, semadan, arştan, kürsten daha yüksektir. Bunların hepsinin üstünde bir varlıktır. Çünkü iyi kötü her şey mizanla tartılır.

Makale 44

Hak Teâlâ Hazretleri halkı zulmetten yarattı. Zulmetten maksat, hayvani hayata sebep olan yemek, içmek, uyumak gibi şeylerdir.

Makale 45

Halik Teâlâ Hazretleri her ne kadar yüz binlerce, belki sonsuz yaratıkları durmaksızın yaratmışsa da hakikâtte hepsini bir görmek lazım.

Makale 46

Halk, dört kısımdır. Bir kısmı onlardır ki Allah yolunda, Allah rızası için sıkıntı ve dert çekerler, müşahede ümidiyle gayret ederler.

Makale 47

Koku, menzile rehberdir. Nasıl ki kokusu kediyi ete götürür. Koku alma kabiliyeti olan kişi canın kokusundan cana erişir.

Makale 48

Dünyayı kötülemek de dünya sevgisinden doğar. Gerek övgü, gerek yergi yoluyla olsun bir şeyi çok zikretmek, ona olan sevgiden ileri gelir.

Makale 49

Ruh iki çeşittir: Biri rihî (hayvani), diğeri vahyîdir. Birinci ruh-ı hayvanîdir. Ruh-ı vahyî enbiya, evliya ve müminlerin ruhlarıdır.

Makale 50

Âlemde birçok şeyhler vardır ki onlara aldananlar pek çoktur. Riyakârlıkla, şekillerinin gösterişiyle kendilerine veli süsü verirler.

Makale 51

Hakk’ı, Hak eri tanır, ama o kimse ki elest ahdinde Hak’la tanışıklığı olmamıştır ve “Elestü bi rabbikum” sırlarını Hak’tan işitmemiştir…

Makale 52

Dünyanın ahirete göre zaman olarak öncelikli olmasının nedeni şudur ki zehrin sonunda bir şeker olsun da kıymetini bilsinler.

Makale 53

Bütün enbiya ve evliya, ahireti istemeye istekli ve ibadet ve taatle meşgul olunması gerektiği hakkında çok sözler söylemişlerdir.

Makale 54

El-müminûn lâ yemûtûne bel yunkalûne min dârin ilâ dârin” Meal-i şerifi: “Müminler ölmezler, belki bir evden bir eve nakil olunurlar”…

Makale 55

Bir şahsın rütbesi kemale erişince yerde, gökte, küfürde, dinde, insanda, cinde, dağda, taşta özetle her şeyde Hüda’dan başka birşey göremez.

Makale 56

Kul ile Hak Teâlâ arasında yetmiş bin zulumat perdesi, yetmiş bin de nur perdesi vardır. Bu perdelerden geçmek çok gayret ister.

Makale 57

Dünyada ilahi uygulama öyledir ki enbiya ve evliya Hak’tan ne isterlerse derhâl istedikleri yanlarında beliriverir.

Makale 58

Gerçi salih amel, talibi sonunda Hüda’ya eriştirir. Fakat şeyhin sohbeti ondan daha üstündür. Zira bu, daha çok ve daha iyi yetiştirir.

Makale 59

Hak Teâlâ Hazretleri’nin ne âlemleri vardır ki bu âlem onlara nispetle bir zerredir. O sonsuz âlemleri Cenabı Hak evliyasına göstermiştir.

Makale 60

“O yolun nihayeti yoktur. Yol sensin ve senin için bir son vardır. Fakat eriştiğin zaman sende senlik kalmaz.”

Makale 61

Yıldızlarla ayın ve güneşin tesiri bir çırpıda gökten yere iniyor, doğmuşlar üzerinde tesirini gösteriyor.

Makale 62

Her kim âleme kendinden geçerek Hakk’ın nuruyla bakarsa, onun bu bakışı o cihana aittir. Sebep ve amaçla bakarsa, bu cihana ait olur.

Makale 63

İnsanda her şeye kabiliyet vardır; ilim, edep ve sanatları öğrenmek buna örnektir. Bu kabiliyet insanda potansiyel olarak vardır.

Makale 64

Şeyh, baş; müritler, organlar mesabesindedir. Organlar başa bağlı bulundukça ve baştan koparak ayrılmadıkça baş hükmündedirler.

Makale 65

Bir cinsten olan şeylerin çokça olması, ikiliğe neden olmaz. Şeriatların farklılığı, enbiyanın özelliklerinin farklılığındandır.

Makale 66

Halk iki kısımdır. Bir kısmı aslen kördür. Bir kısmı kör değil ama kötüye kullanma yüzünden gözlerinde güçsüzlük ortaya çıkmıştır.

Makale 67

İnsan yüz binlerce iş ve uğraşıdan sonra Hakk’a vasıl olduğu zaman gördü ki o ibadetler, kendisine erişen hediyelere nispetle hiçtir.

Makale 68

Kabiliyetli (veya ikballi) talebe, üstat gibi olur. Çünkü üstadının ilmini tamamen öğrenmiştir. Onun mertebesine erişmiştir.

Makale 69

Bu dünyada itaat ve suçtan, hayır ve şerden neye gayret edersen, onlar tohum değerindedir ki orada bitecektir.

Makale 70

Her ne kadar evliyaullahın sözleri zahir ehlinin sözlerine benzerse de, onlarda bir takım sırlar vardır ki zahir ehlinin sözlerinde yoktur.

Makale 71

Âşıklar nezdinde sıkıntı, rahattır; rahat da sıkıntıdır. Onların hâli halkın aksinedir. Kutup olan şeyh, yerde, göklerde Allah’ın halifesidir.

Makale 72

O şeyhle (yakin), o müritler (hüsnüzanlar), her dönem bakidirler. Fakat suretleri değişkendir, anlamları sonsuza değin ayakta kalacaktır.

Makale 73

Aklen mümkün olmayanları inkâr ederler, imkânsızlığına emindirler. Çünkü kendilerinden ve beşeriyetten geçememişlerdir.

Makale 74

Aletten, iyi kötü ne gibi fiil meydana gelirse, hakikâtte o iş, aleti kullanan şahsın işidir ve ondan sudur etmiştir.

Makale 75

Vasıl-ı ilallah olan veli, zaman zaman halk ile meşgul olup halkın gönlünden geçenleri söylerler; ne yediğin, ne yapacağın…

Makale 76

Hülâsa, Hüda’yı görenler yalnız Hüda’yı görür. Hüda’yı tanımayanlar yüzlerce, binlerce muhtelif şeyler görür.

Makale 77

Hakk’ı görmenin sonu yoktur, taliplere her an yüzü ve tecellisi erişir. Hüda’dan görmeyi dilerse, onda daha başka çeşit görmeler de vardır.

Makale 78

Hak Teâlâ Hazretleri bütün lütuf ve merhamettir. Zahirde kahır ve mihnet görünen şeyler de hakikâtte lütuf ve merhamettir.

Makale 79

“İnsanları emel orağıyla biçiyorum ki ruhları bu aşağılık âlemden kurtularak semaya çıksın ve nuruma karışsın. Bundan büyük fayda olur mu?”

Makale 80

İnsanın kadri, mertebesi talebine göredir. Her kim aradığını heyecanla talep ederse mertebesi o nispette fazlalaşır.

Makale 81

Bütün şekiller ve özelikler ilm-i ilahide vardır. Bundan dolayı, talibe lazımdır ki şekil ve özelliklerden geçerek aslına dönsün.

Makale 82

Onun mülkünün hududu yoktur. Mülk nedir ki onda ehadden başka şey yoktur. Melekler bundan dolayı ona secde ederler.

Makale 83

Âşığın aşkı kemalini bulduğu vakit arada ikilik kalmaz . Nitekim bir şair demiştir:“Ben aşığım, maşukum da kendimdir.”

Makale 84

İmanın aslı ancak zevk ve mesttir. Bir zahit ki imanından zevk duymuyor, onu ölü say! Her ne kadar diri görünse de.

Makale 85

“Sana mihnet, acı ve sevimsiz görünen her şey, cennetin dikenli yoludur; tatlı, hoş ve güzel görünen şeyler de cehenneme doğru giden yoldur.”

Makale 86

Küfür ile imanı, biri karanlıkla, diğeri nurla dolu iki testi farz et. Biri eğri yol, biri doğru. Biri hatanın ta kendisi, diğeri sırf sevap.

Makale 87

Hak Teâlâ Hazretleri bütün âlemleri Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.) hürmetine yarattı ki “levlake lema halektel eflak” bunun delilidir.

Makale 88

Hak isteklisi için ilk yapılacak iş, kalbini nurlandırmaktır. “Yekâdu zeytuhâ yudîu” mantık-ı şerifince müminin kalbi zeyt gibidir.

Makale 89

Fakirin sözü birdir her ne kadar çeşitli yöntem ve ibare ve örnekler ile söylenmişse de. Dikkat edilirse görülür ki hepsi bir sözdür.

Makale 90

Nefis, düşmandır. Onu öldürmek, kahretmek talibin yapabileceği bir iş değildir. Onu öldürmek, ancak Hüda’nın yardımıyla mümkün olur.

Makale 91

Yerle gök, yerle gökte bulunan bütün âlem parçaları, Hakk’ın aletleridir. Hak Teâlâ ne isterse o olurlar, ne emrederse onu yaparlar.

Makale 92

İnsan, kendinden sefer ederek varlığından geçtiği zaman anlar ki evvelki varlık sonraki varlığın perdesi imiş.

Makale 93

Hak Teâlâ Hazretleri’nin âlemden maksudu âdemdi. Âlemi, âdem için yarattı. Şu hâlde âdem evvel, âlem sonra mevcut olmuş olur.

Makale 94

Az olursa damla, çok olur da akarsa çay, daha çok olursa fırat, daha çok olursa ceyhun, hadsiz payansız olursa derya denir.

Makale 95

Zikri çoğalttığında birçok şahısları bir araya toplamış gibi olursun. Şüphesizdir ki cemaatin bulunduğu yerde rahmet ve sevap da ziyade olur.

Makale 96

İlmi yüzünden okuyan bir okuyucu, onun mana ve sırrından habersizdir, okuduğu sözler ve ibarelerden hiç zevk duymaz.

Makale 97

Allah-ı Teâlâ’nın bir sofrası vardır ki onun mislini ne gözler gördü, ne kulaklar duydu ne de bir insanın hatır ve hayalinden geçti.

Makale 98

Hak yolunda esas, derttir, aşk-ı sadıktır, engelleri ancak bunlar kaldırabilir. Nerede dert var ise, derman oraya gider.

Makale 99

“Sizin bu fani ve sahte mallarınızı ve nefislerinizi ben satın aldım. Mukabilinde size müebbet cennet verdim.”

Makale 100

Sen cisimlerdeki can gibisin. İhsan da senden, şükür de. Her ikisinin de şeker gibi tatlı olması yine sendendir.

Makale 101

Kul, kaderin sırrına vakıf olursa, kendine isabet eden her şeyi Allah’tan bilir. “Sana isabet eden iyilik Alah’tan, kötülük kendindendir.”

Makale 102

Gözle görülen âlem gerçekte yoktur, yokluktur. Bakışlarla görülmeyen ve yok olan kudret ve mana âlemi ise vardır, mevcuttur.

Makale 103

Ruhun ıztırabı Hak’tan ayrı düşmesindendir. Bundan gafil olan insanlar dünya işlerine önem verirler. Fakat sıkıntıdan kurtulamazlar.

Makale 104

İnsanın aşkı arttıkça isteği de o nispette artar. Aşk, manadır. İnsanda talep, aşkının kuvveti derecesinde olur.

Makale 105

Merdan-ı Hüda’yı tanımak, Hüda’yı tanımaktan daha zordur. Çünkü Hak Teâlâ Hazretleri bütün mevcudatın sanatkârıdır.