Makale 85

“Sana mihnet, acı ve sevimsiz görünen her şey, cennetin dikenli yoludur; tatlı, hoş ve güzel görünen şeyler de cehenneme doğru giden yoldur.”

Bu makalede “Huffetu’l-cennetu bi’l-mekârih ve huffetu’n-nâru bi’ş-şehevâti” hadisi şerifi şerh olunacaktır. Meali: “Cennet yolu bela ve musibetlerle, cehennem yolu da hoşa giden şeylerle donanmıştır.” Cenabı Peygamber buyuruyorlar ki: “Sana mihnet, acı ve sevimsiz görünen her şey, cennetin dikenli yoludur; tatlı, hoş ve güzel görünen şeyler de cehenneme doğru giden yoldur. Şu hâlde zahmetli yolu tercih eden cennettedir. Rahat yolunu tercih eden de ebedi sıkıntıya maruz kalır.


Cennet yolu baştanbaşa dikenliktir. Cehennem yolu da bilakis gülzar ve gösterişli ağaçlarla bezenmiştir. Dikenli yolu tutarsan cenneti bulursun, gülşen tarafına gidersen, bil ki cehennemdesin!

6180

Hazreti Peygamber’den “Haffeti’l-cennetü bilmekkare…”yi işittin! Onu canıgönülden kabul et! Bil ki cehennem yolu, senin nefsanî şehvetlerindir, cismani ve hayvani lezzetlerindir. Ne mutlu o cana ki; onun sermayesi, rahatı bırakmak ve sıkıntı çekmekten ibarettir. Hakk’ın vaadini yerine getirerek, mutmain olarak, güveni Allah korkusunda arar. Zahmet, ona rahat etmekten iyi gelir, ebediliğin veresiye ticareti dünyanın peşin kârından iyi görünür.

6185

Zaten her işte rahat, mihnettedir. Hiçbir kimse zahmet çekmeden av avlayamamıştır. Hamallar yükü birbirinden kapar ki o yoldan bir kısmet elde ederek rahat etsin. Bu dünyanın gerek iyi, gerek kötü, bütün hâl ve vasfı böyledir. Aklın varsa muhakeme et! Âlemde sıkıntısız nimet yoktur. Darlıksız bir saha arama, bulamazsın. Eğer öyle zahmetsiz bir nimete konmak emelinde isen, çiğ yemek peşinde koşarsın.

6190

Amel zahmetine katlanmadan da cennet mülkünü elde edemezsin. Mabuduna ibadetsiz nasıl kavuşabilirsin? Bu tamahı kafandan çıkar ve böyle boş emelden kalbini temizle ki bu, hiç olmamıştır ve hiç de olmayacaktır. Gönlünü bu endişe ile meşgul etme! Eğer zahmet çekmeden devlete ermiş birini görürsen, ehemmiyet verme! Ekseriyete bak ki dediğim gibidir.

(SAYFA 238) Bu, binde bir, dünyada pek az tesadüf eden nadir durumlardandır. Atını galip tarafına sür!

6195

Nadir üzerine kimse hüküm vermemiştir. Sakın ha sakın ekseriyetten ayrılma! Tâ ki sonunda isteğine eresin. Gamın meserrete dönüşsün. Burada iyi yemeyenler, orada yer, burada mahsul almayanlar orada alır. Her kim tamahı terk ederek açlığa sabrederse sonunda (cennette) leziz ve nefis yemeklerle doyurulur. Ey akıllı, dünyanın şu birkaç günlük zahmetine katlan ki bereketli ve sonsuz nimete nail olasın!

6200

Onda bir ticaret, tacirlerce kâr sayılmaz. Bire on kazanmaya bak ki bu kâr herkese nasip olmaz. Eğer fevkâlâde bir kâr temin etmek istersen, nefsin hazzını verme ki öyle bir ticaret elde edesin. Dünyada Hak için yapılan züht ve takvanın ahiretteki mükâfatı ebedi mülktür. Herhangi bir alışverişte bire on kazanırsan, artık o ipe sıkı sarılır, elden bırakmazsın. O ip, emir ve nehy ipidir. Irmak gibi, emir bağı tarafına doğru ak!

6205

Sağlam ip, Kuran’dır ve Kuran’daki hükümlerdir. Her kim Hak rızası için ona sıkıca tutunursa, şüphe yok ki o ip delaletiyle Hakk’a kavuşur. Çünkü o ipin liflerini bizzat Hak Teâlâ bükmüştür. Taat, zikir, huşuyla eda olunan namaz sende bulunursa, bilhassa açlık. O açlık ki ibadetlerin anasıdır, mutluluk ve rahat kaynağıdır. Temiz can onunla huzur bulur, vücudun sıhhati onunla idame olunur.

6210

O açlık senin hem ruhuna, hem vücuduna menfaatlidir. Ey Hak adamı! Az yemeyi adet edin! Dünya ve ahiretin menfaatleri ondadır. Eğer kendini seversen, az ye! Evliyanın şiarı (meslekleri), tıbbın esası az yemektir. Hangi meslekte bulunursan bulun, hangi türden olursan ol, az yemeye alış! Çünkü çok yemek, hırstan ileri gelir. Hırs ise nefsin en kötü huylarındandır. Vaz geç!

6215

Düşman nefsin eline silah verme, tâ ki seni balık gibi ağa düşürmesin. Onun başını gayret kılıcıyla kes ki Hüda seni kulları sırasına davet etsin. Onun istediklerini vermezsen sana itaat eder. Ondan sonra istekte bulunmaktan vazgeçer, emrine boyun büker. O, sana esir olur, sen de ona emir olursun! O zaman huzurunda, öl dersen, ölür. O, bir defa itaat altına girdi mi bütün dertlerin derman bulur.

6220

Ondan sonra, el gibi senin hesabına çalışır, ayak gibi aşağı yukarı senin hesabına koşar, seğirtir. Cenabı Peygamber’in “Eslem şeytani”1 buyurmasının manası budur ki şeytan onun emri altına girmişti. Öyle değil mi ki hizmetkârın senin elin ve ayağındır. Her tarafa senin için koşar. Çarşıya senin için gider, ava çıksan tazı gibi ardında gider, avı senin için tutar. Senin, kendin için yapmak istediğin şeylerin hepsini, senin yerine, senin için o yapar.

6225

Başka türlü hareket edemez. Çünkü bir defa, senin emrin altına girmiştir.

(SAYFA 239) Bir de bunun aksini düşün. Eğer sen onun esiri isen, onun arzusu nerede ise oraya koşmaya mecbur olursun, o fena nefsin elinde alet, Rahman yanında şeytan gibi kovulmuş olursun. Sen de onun gibi manen şeytan demeksin. Çünkü onun peşinde koşup geziyorsun! O, sahte süsleriyle zenginlerin, fakirlerin yollarını kesmektedir.

6230

Mademki sen mağlupsun, o galiptir. Sen onun hükmündesin; o, öz sen, kabuksun. Ne mutlu ona ki hayrı galiptir, daima Hakk’ın rahmetine taliptir. Onunla tek başına vuruşur, daima çabada bulunur. Şarap gibi kanını içer, zelil ve itaatkâr eder, evini barkını harap eyler. Gece gündüz onunla harp eder, kökünü gövdesini kazmaya uğraşır.

6235

Hüda’dan yalvararak yardım talep eder ki onu gebertsin de şerrinden emin olsun. Cenabı Hak buyurdu ki: “La havle vela kuvvete illa billâh”2 de ki bu mübarek kelime onu kahreder. Ben sana bu cenkte yardım ederim. O, Kaf Dağı da olsa çöp gibi kalır. Onu kahır hususunda ben sana yardımcı olursam kökünü kazarım. Mademki benim emrime tâbi olmakla onunla çarpışıyorsun, benim rızam için onun boynunu koparmak istiyorsun!

6240

Ben seni onun elinde güçsüz bırakır mıyım ki sen ona mağlup ola, ondan geri kalasın! Ben her ne kadar zaferi senin elinde açığa çıkarıyorsam da o hamleyi yapan benim. Nasıl ki bir baba küçük çocuğuna der ki: “Şu taşı iki elinle tut, kaldır!” Sonra çocuğa yardım eder. Ellerini çocuğun ellerinin altına sürerek taşı birlikte kaldırırlar. Çocuk, o kocaman taşı kendim kaldırdım diyerek sevinir ve kurulur.

6245

İşte bunun gibi, Cenabı Hak da: “Ey kulum, gayretinle düşman yerin dibine geçti, onu yapan ben olduğum hâlde seni ödüllendirmek için sendenmiş gibi gösteriyorum.” der ve onu takdir ederek mükâfatlandırır, derecesini yıldızlardan yüce eder. Durma, çalış! Benim elimden ne gelir, gayretimin ne kıymeti var deme, bir nefes de olsa ibadetten geri durma! Senin az gördüğün o ibadet, ruhunda neşe ve eğlence meydana getirir, terazini doldurur.

6250

Hak Teâlâ Hazretleri buyurur ki: “Benim indimde az şeyler hadsiz hesapsız, bin denecek derecede çoğalır. Ben az şeyleri -fen ve sanat gibi vasıtalara muhtaç olmadan- çoğaltmaya kadirim. Bil ki yoktan da var ederim. Varlıklara yüzlerce bağış benim lütfumdandır. Çok olsun, az olsun; fazla veya noksan bulunsun, emin ol ki ileride işine yarar. Ben her şeye kadirim, yardıma da ihtiyacım yok. İmanı sadık olanlar bunu kesin olarak bilir.

6255

Bilki bu kudret benim deryamdan bir katredir. Her an benden böyle yüzlerce kudret meydana gelir.”

Ey Veled, (Sultan Veled) mademki kudretin sonu yoktur. Hüda’dan daima yardım iste! Sakın, muradım oldu diyerek istemekten geri durma! Kıyamete kadar iste!

(SAYFA 240) Aşk bahsinin sonu yoktur. Bundan dolayı, himmet (gayret) atını bizzat aşk tarafına doğru sür! Aşktan, âşıkane bahset! Dua ve niyazlarında aşktan başka bir şey isteme!

6260

Aşk, şeyh-i kâmildir. Onu tut, sana ne verirse onu kabul et! Onun küfrünü İslam’dan iyi bil! Onun çevgeni önünde top gibi yuvarlan! Onun yolunda canınla oyna, baş çekme, ondan başka kimsenin adını anma! Muhakkak bil ki her şey aşktır, aşktan başka şey yoktur. Aşktan geçme! Onun mahallesinde kal! Onun mahallesinde kalırsan orada huriler, kasırlar, yüzlerce nur deryası görürsün.

6265

Onun deryasına bakarak cihanı bir katre, güneşe kıyasen gökleri bir zerre görürsün. Bu cihanda şaşkın şaşkın dolaşan insanları görerek hâllerine acıırsın. Az şeyin onlara çok görünüşüne, dikenliği gülşen sanışlarına hayret edersin. O gafil halkın gözlerine dünyanın değersiz bir zevki hazine görünüyor. Onu elde etmek için sıhhatlerini kaybediyorlar. Eşeklik ederek tavla zarını Kâbe sanıyorlar, aptallıklarından cezayı mükâfat sanıyorlar.

6270

Bu dünyada fare gibi yuva kurmuşlar, vahşiler gibi ne ilimden haberleri var, ne dinden. Şeytan sapkınlığından ibaret olan bu hâletle ömürlerini sona erdiriyorlar. Bir merd-i Hüda’nın nazarı onlara dokunursa o iksir ile bakırları altın olur. Onun küfrü şüphesiz İslam olur. Nasıl ki katreler denizde inci olur. Değil mi ki bir leş tuzlaya düşse bir müddet sonra tamamen tuza dönüşüyor. Bunda şüphe yok.

6275

O hâlde, bir müminin himmetiyle bir kâfirin ehl-i din olmasına neden inanmıyorsun? Aşk, bütün iksirlerin iksiridir; her kim âşıktır, o büyüktür, önderdir. Bütün eşyanın tazeliği, hayatı ondandır. O, çoban gibidir, halk da sürü. Her kimin talihi yâr olur da onunla sohbet ederse, dikenlerinde güller biter. Dikeni, gülü ne yapacaksın, onun lütfuyla parçalar bütün olur.

6280

Her kim bir veliye bir an yakın olursa, onun makamı göğün en yüksek tabakasının üstünde olur. O kimse -mesela- Firavun ise Musa olur, Deccal ise İsa olur, karınca ise Süleyman olur, katre ise umman olur. Şeytan kadar çirkin olsa, melekleri imrendirecek kadar güzelleşir ayağını yerden âsumana kor. Asuman da ne? Yerde gökte ondan başka kimse bulunmaz, âleme şevk ve zevk hep ondan dağılır.

6285

Onun nurunda halis şarabın neşesi ve özelliği vardır, nurundan herkes faydalanır. Yollarını onunla aydınlatırlar, cümlesi de onun harmanında tane toplarlar. Aşk insana daha bunun gibi yüzlerce meziyet bahşeder. Sineni ankaya üstün kılar. Aşk, her kime yâr ve yakın olursa, arşı âlâ ayağının altına yer olur. Ferş de arş da onun nurundan ışık alır, dikenler onun lütfuyla gülşen olur. (SAYFA 241)

6290

Fakat bu devlet, herkese nerede nasip olacak? Bu, cesetten kurtulanların kısmetidir.

Notlar

  1. Şeytanını teslim al. İslam yap.
  2. Allah’tan başka güç ve korkulacak yoktur.
Önceki makale
Makale 84
Sonraki makale
Makale 86

Giriş

Aşığın sözü, insanı aşık eder. İnsan dağ kadar sağlam olsa, bir saman çöpü gibi kaldırır atar.

Yazılış Sebebi

O zatın bu yönlendirmesini kabul ettim ve “Rebab”ın, Cenabı Hüdavendigâr’a mahsus ve ait olduğunu bildiğim için kitabıma Rebab ile başladım.

Makale 1

Yerin, göğün bütün zerreleri Cenabı Hakk’ı tespih etmektedirler.

Makale 2

Aşk, bir taraftan şükrü, diğer taraftan şikâyeti gerektirir.

Makale 3

Âdem evlatları yokluk âleminden varlık âlemine gelinceye kadar hatsiz hesapsız ve çeşit çeşit menzillerden geçmişlerdir.

Makale 4

Her ne kadar rebabdan herkesin dinlediği aynı ses ise de anladıkları mana aynı değildir.

Makale 5

Rüzgârın aslı sudur, sonunda gene su olacaktır. Bunun gibi sözün de aslı sudur.

Makale 6

Asıl farklılık, ruhlardadır, cisimlerde değil. Zira cisimler dört unsur ile var olur.

Makale 7

“Şüphesiz Allah işlerinize ve şekillerinize bakmaz. Kalplerinize ve niyetlerinize bakar.” hadisi şerifi hakkında.

Makale 8

Fikir amelden üstündür çünkü amel, vücut parçalarının işidir. Fikir ise kalp amelidir.

Makale 9

Evliyayı kiramın bakışları daima o nurdadır. Şu hâlde halka yönelttikleri bütün övgüler, hakikâtte Halık’adır.

Makale 10

Esas olmayan ve fani suretler ayna olursa, asıllar ve baki olan manaların da ayna olacakları apaçık ortadadır.

Makale 11

Bu dünya bazı insanlara göre yol göstericidir, bazılarına göre de yol kesicidir.

Makale 12

Bu âlem, her şeyi Allah’tan bilenler için hidayet ve vuslat vesilesi, Hak’tan bilmeyenler için dalalet ve ayrılık sebebidir.

Makale 13

Her neyi dost tutarsan taklitsiz, gayretsiz sen onun aynısısın ve onun cinsindensin! Çünkü cins, cinsi tarafına gitmeye çalışır.

Makale 14

Bu makale evvela şu hadisi şerifi tefsir edecektir: “Açlık, Allah’ın sıddıklarına ziyafetidir.” Onların vücutlarını açlıkla diriltir.

Makale 15

Evliyanın haddi aşması, isyanı, halkın itaatinden iyidir: Avam müminin işlediği birçok hayır, havasa nispetle günahtan sayılır.

Makale 16

Gerek beyaz gerek siyah dev insanın kendisindedir. Zina, adam öldürmek, haram yemek gibi şeyler siyah devlerdir. Bunları herkes görür ve bilir.

Makale 17

Ruhlar, cisimlerden önce Cenabı Hakk’ın rahmet deryasında balıklar gibi yaşamakta iken Hak Teâlâ Hazretleri “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye seslendi.

Makale 18

Diğerleriyle birleşmese bile her harfin ayrı ayrı manası vardır. Eğer olmasaydı, Cenabı Hak Kur’an’da zikir buyurmazdı. Elif, lam, mim, ha, mim, yasin, kaf, sad, nun gibi.

Makale 19

Kutup, bir padişah gibi bütün komutanlarına, askerine, hizmetçi ve yakınlarına mal, mülk, vilayet, makam verdiği hâlde hiçbirinden bir şey almaz.

Makale 20

Alem yaratılmazdan evvel yalnız nur ve aydınlık vardı. Cenabı Hak murat buyurdu ki: “O nur açığa çıksın.”, o nurdan bu zulmet âlemini yarattı.

Makale 21

Cenabı Hak buyurdu ki: Ben bu katran gibi siyah deryadan öyle bir inci çıkaracağım ki o nurlu deryada böyle şerefli inci bulunmaz. Bu inci insandır.

Makale 22

Halkın ruhları demir, bakır, gümüş, altın madenleri gibi birbirinden farklıdır. Her ruh hangi madenden gelmişse, bu âlemde kendi cinsiyle bağ kurar.

Makale 23

Görünürdeki zevkler görünüşe düşkün olanların bu görünürdeki zevkten, manevi zevke geçebilmeleri içindir. Ama dış görünüşe bakmayan veliler her bir şeyi vasıtasız görürler ve bilirler.

Makale 24

Saadet o kimsenindir ki aklı emir, nefsi esirdir. Hüsran da bunun aksine olan kimsenindir. Gene saadet, aklı erkek, nefsi dişi olanlarındır.

Makale 25

“Mecburi ölümden evvel ölünüz” ki baki ve ebedi kalasınız. Bir varlık ki şeytandandır ve şehveti dünyayı artırır büyütür, nefistir.

Makale 26

Her kim ki ölmeden evvel ölmez ise onun hareket ve sözü tamamıyla kahrolası nefsin aletleridir. Çünkü o, Hakk’a karşı umursamazdır.

Makale 27

Hikmeti ehlinden gayrıya verme ki ona zulüm etmiş olursunuz. Ehli olanlardan da men etmeyin ki onlara (ehil olanlara) zulüm edersiniz.

Makale 28

Bahar; biçimsiz, renksiz, kokusuzdur. Fakat yüzünü bir parlattığı vakit yüz binlerce çeşit renk ve koku meydana gelir.

Makale 29

Adem evlatları evvel toprak idi. Latif su, o toprağı bitki etti ve bitkiyi hayvan, hayvanı da insan eyledi.

Makale 30

Hak Teâlâ Hazretleri kendine âşıktır. Ona benzer kimse yok ki Hak Teâlâ Hazretleri ona baksın. Daima kendisiyle aşkbâzlık eder.

Makale 31

Dünyanın bütün işleri ve nimetleri çirkindir, sevimsizdir. Fakat çeşni ve lezzet aracılığıyla ayıpları örtülmektedir.

Makale 32

Dünyanın vefasızlığını ve çirkinliğini kesinlikle görmüş, anlamış olan âdemoğulları, gene ona meylederse biliniz ki o, mümin değildir.

Makale 33

Hak Teâlâ Hazretleri o cihanı kendi nurundan yarattı. O da Hak gibi baki ve sınırsızdır. O mana ve hikmet ki Âdem’in gelmesiyle açığa çıktı.

Makale 34

Veliler kaplara benzer. Aşk, marifet ve Hakk’ın yüzü, o kapların içinde bulunan şaraptır.

Makale 35

Mademki insan kendiyle sınırlıdır. Ondan Hak Teâlâ’nın razı olmadığı birçok fenalık ve haksızlıkların meydana gelmesi kaçınılmazdır.

Makale 36

Burada karar kılanlar ve bu hâle kanaat edenler ancak o hâletten nasip almamış olanlardır. Belki de o hâli ve o vakti inkâr bile ederler.

Makale 37

Evliyanın sohbeti insanı veli ettiği gibi, eşkiyanın sohbeti de eşkıya eder. Çünkü ruhlar birbirinden hırsızlık ederler, renk alırlar.

Makale 38

Yokluk (adem) iki türlüdür: Biri o ademdir ki onda hiçbir fayda yoktur, mutlak durgunluktur. Diğer bir adem (yokluk) vardır ki yok gibidir.

Makale 39

Hâlet üç çeşittir. Biri odur ki şahsa talepsiz ulaşır. Tekrar ister fakat yok olur. İkinci hâlet kişiye faydalıdır.

Makale 40

Faydasız sözler Hak eri için örtüdür, sıkıntıdır. Susmanın yüz binlerce üstünlüğü ve kârı ve sonsuz cihanı vardır (cihanlar değerindedir).

Makale 41

İnsan Hak aşkında kaybolduktan ve Hak’tan gayrısından temizlendikten sonra, artık onun cismine cisim deme! Her ne kadar cisim görünüyorsa da…

Makale 42

İyi kötü, güzel çirkin, saf tortu Hakk’a nispetle tek bir şeydir. Zira hepsi de onun kudret ve sanatının eseridir.

Makale 43

Mizan, semadan, arştan, kürsten daha yüksektir. Bunların hepsinin üstünde bir varlıktır. Çünkü iyi kötü her şey mizanla tartılır.

Makale 44

Hak Teâlâ Hazretleri halkı zulmetten yarattı. Zulmetten maksat, hayvani hayata sebep olan yemek, içmek, uyumak gibi şeylerdir.

Makale 45

Halik Teâlâ Hazretleri her ne kadar yüz binlerce, belki sonsuz yaratıkları durmaksızın yaratmışsa da hakikâtte hepsini bir görmek lazım.

Makale 46

Halk, dört kısımdır. Bir kısmı onlardır ki Allah yolunda, Allah rızası için sıkıntı ve dert çekerler, müşahede ümidiyle gayret ederler.

Makale 47

Koku, menzile rehberdir. Nasıl ki kokusu kediyi ete götürür. Koku alma kabiliyeti olan kişi canın kokusundan cana erişir.

Makale 48

Dünyayı kötülemek de dünya sevgisinden doğar. Gerek övgü, gerek yergi yoluyla olsun bir şeyi çok zikretmek, ona olan sevgiden ileri gelir.

Makale 49

Ruh iki çeşittir: Biri rihî (hayvani), diğeri vahyîdir. Birinci ruh-ı hayvanîdir. Ruh-ı vahyî enbiya, evliya ve müminlerin ruhlarıdır.

Makale 50

Âlemde birçok şeyhler vardır ki onlara aldananlar pek çoktur. Riyakârlıkla, şekillerinin gösterişiyle kendilerine veli süsü verirler.

Makale 51

Hakk’ı, Hak eri tanır, ama o kimse ki elest ahdinde Hak’la tanışıklığı olmamıştır ve “Elestü bi rabbikum” sırlarını Hak’tan işitmemiştir…

Makale 52

Dünyanın ahirete göre zaman olarak öncelikli olmasının nedeni şudur ki zehrin sonunda bir şeker olsun da kıymetini bilsinler.

Makale 53

Bütün enbiya ve evliya, ahireti istemeye istekli ve ibadet ve taatle meşgul olunması gerektiği hakkında çok sözler söylemişlerdir.

Makale 54

El-müminûn lâ yemûtûne bel yunkalûne min dârin ilâ dârin” Meal-i şerifi: “Müminler ölmezler, belki bir evden bir eve nakil olunurlar”…

Makale 55

Bir şahsın rütbesi kemale erişince yerde, gökte, küfürde, dinde, insanda, cinde, dağda, taşta özetle her şeyde Hüda’dan başka birşey göremez.

Makale 56

Kul ile Hak Teâlâ arasında yetmiş bin zulumat perdesi, yetmiş bin de nur perdesi vardır. Bu perdelerden geçmek çok gayret ister.

Makale 57

Dünyada ilahi uygulama öyledir ki enbiya ve evliya Hak’tan ne isterlerse derhâl istedikleri yanlarında beliriverir.

Makale 58

Gerçi salih amel, talibi sonunda Hüda’ya eriştirir. Fakat şeyhin sohbeti ondan daha üstündür. Zira bu, daha çok ve daha iyi yetiştirir.

Makale 59

Hak Teâlâ Hazretleri’nin ne âlemleri vardır ki bu âlem onlara nispetle bir zerredir. O sonsuz âlemleri Cenabı Hak evliyasına göstermiştir.

Makale 60

“O yolun nihayeti yoktur. Yol sensin ve senin için bir son vardır. Fakat eriştiğin zaman sende senlik kalmaz.”

Makale 61

Yıldızlarla ayın ve güneşin tesiri bir çırpıda gökten yere iniyor, doğmuşlar üzerinde tesirini gösteriyor.

Makale 62

Her kim âleme kendinden geçerek Hakk’ın nuruyla bakarsa, onun bu bakışı o cihana aittir. Sebep ve amaçla bakarsa, bu cihana ait olur.

Makale 63

İnsanda her şeye kabiliyet vardır; ilim, edep ve sanatları öğrenmek buna örnektir. Bu kabiliyet insanda potansiyel olarak vardır.

Makale 64

Şeyh, baş; müritler, organlar mesabesindedir. Organlar başa bağlı bulundukça ve baştan koparak ayrılmadıkça baş hükmündedirler.

Makale 65

Bir cinsten olan şeylerin çokça olması, ikiliğe neden olmaz. Şeriatların farklılığı, enbiyanın özelliklerinin farklılığındandır.

Makale 66

Halk iki kısımdır. Bir kısmı aslen kördür. Bir kısmı kör değil ama kötüye kullanma yüzünden gözlerinde güçsüzlük ortaya çıkmıştır.

Makale 67

İnsan yüz binlerce iş ve uğraşıdan sonra Hakk’a vasıl olduğu zaman gördü ki o ibadetler, kendisine erişen hediyelere nispetle hiçtir.

Makale 68

Kabiliyetli (veya ikballi) talebe, üstat gibi olur. Çünkü üstadının ilmini tamamen öğrenmiştir. Onun mertebesine erişmiştir.

Makale 69

Bu dünyada itaat ve suçtan, hayır ve şerden neye gayret edersen, onlar tohum değerindedir ki orada bitecektir.

Makale 70

Her ne kadar evliyaullahın sözleri zahir ehlinin sözlerine benzerse de, onlarda bir takım sırlar vardır ki zahir ehlinin sözlerinde yoktur.

Makale 71

Âşıklar nezdinde sıkıntı, rahattır; rahat da sıkıntıdır. Onların hâli halkın aksinedir. Kutup olan şeyh, yerde, göklerde Allah’ın halifesidir.

Makale 72

O şeyhle (yakin), o müritler (hüsnüzanlar), her dönem bakidirler. Fakat suretleri değişkendir, anlamları sonsuza değin ayakta kalacaktır.

Makale 73

Aklen mümkün olmayanları inkâr ederler, imkânsızlığına emindirler. Çünkü kendilerinden ve beşeriyetten geçememişlerdir.

Makale 74

Aletten, iyi kötü ne gibi fiil meydana gelirse, hakikâtte o iş, aleti kullanan şahsın işidir ve ondan sudur etmiştir.

Makale 75

Vasıl-ı ilallah olan veli, zaman zaman halk ile meşgul olup halkın gönlünden geçenleri söylerler; ne yediğin, ne yapacağın…

Makale 76

Hülâsa, Hüda’yı görenler yalnız Hüda’yı görür. Hüda’yı tanımayanlar yüzlerce, binlerce muhtelif şeyler görür.

Makale 77

Hakk’ı görmenin sonu yoktur, taliplere her an yüzü ve tecellisi erişir. Hüda’dan görmeyi dilerse, onda daha başka çeşit görmeler de vardır.

Makale 78

Hak Teâlâ Hazretleri bütün lütuf ve merhamettir. Zahirde kahır ve mihnet görünen şeyler de hakikâtte lütuf ve merhamettir.

Makale 79

“İnsanları emel orağıyla biçiyorum ki ruhları bu aşağılık âlemden kurtularak semaya çıksın ve nuruma karışsın. Bundan büyük fayda olur mu?”

Makale 80

İnsanın kadri, mertebesi talebine göredir. Her kim aradığını heyecanla talep ederse mertebesi o nispette fazlalaşır.

Makale 81

Bütün şekiller ve özelikler ilm-i ilahide vardır. Bundan dolayı, talibe lazımdır ki şekil ve özelliklerden geçerek aslına dönsün.

Makale 82

Onun mülkünün hududu yoktur. Mülk nedir ki onda ehadden başka şey yoktur. Melekler bundan dolayı ona secde ederler.

Makale 83

Âşığın aşkı kemalini bulduğu vakit arada ikilik kalmaz . Nitekim bir şair demiştir:“Ben aşığım, maşukum da kendimdir.”

Makale 84

İmanın aslı ancak zevk ve mesttir. Bir zahit ki imanından zevk duymuyor, onu ölü say! Her ne kadar diri görünse de.

Makale 86

Küfür ile imanı, biri karanlıkla, diğeri nurla dolu iki testi farz et. Biri eğri yol, biri doğru. Biri hatanın ta kendisi, diğeri sırf sevap.

Makale 87

Hak Teâlâ Hazretleri bütün âlemleri Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.) hürmetine yarattı ki “levlake lema halektel eflak” bunun delilidir.

Makale 88

Hak isteklisi için ilk yapılacak iş, kalbini nurlandırmaktır. “Yekâdu zeytuhâ yudîu” mantık-ı şerifince müminin kalbi zeyt gibidir.

Makale 89

Fakirin sözü birdir her ne kadar çeşitli yöntem ve ibare ve örnekler ile söylenmişse de. Dikkat edilirse görülür ki hepsi bir sözdür.

Makale 90

Nefis, düşmandır. Onu öldürmek, kahretmek talibin yapabileceği bir iş değildir. Onu öldürmek, ancak Hüda’nın yardımıyla mümkün olur.

Makale 91

Yerle gök, yerle gökte bulunan bütün âlem parçaları, Hakk’ın aletleridir. Hak Teâlâ ne isterse o olurlar, ne emrederse onu yaparlar.

Makale 92

İnsan, kendinden sefer ederek varlığından geçtiği zaman anlar ki evvelki varlık sonraki varlığın perdesi imiş.

Makale 93

Hak Teâlâ Hazretleri’nin âlemden maksudu âdemdi. Âlemi, âdem için yarattı. Şu hâlde âdem evvel, âlem sonra mevcut olmuş olur.

Makale 94

Az olursa damla, çok olur da akarsa çay, daha çok olursa fırat, daha çok olursa ceyhun, hadsiz payansız olursa derya denir.

Makale 95

Zikri çoğalttığında birçok şahısları bir araya toplamış gibi olursun. Şüphesizdir ki cemaatin bulunduğu yerde rahmet ve sevap da ziyade olur.

Makale 96

İlmi yüzünden okuyan bir okuyucu, onun mana ve sırrından habersizdir, okuduğu sözler ve ibarelerden hiç zevk duymaz.

Makale 97

Allah-ı Teâlâ’nın bir sofrası vardır ki onun mislini ne gözler gördü, ne kulaklar duydu ne de bir insanın hatır ve hayalinden geçti.

Makale 98

Hak yolunda esas, derttir, aşk-ı sadıktır, engelleri ancak bunlar kaldırabilir. Nerede dert var ise, derman oraya gider.

Makale 99

“Sizin bu fani ve sahte mallarınızı ve nefislerinizi ben satın aldım. Mukabilinde size müebbet cennet verdim.”

Makale 100

Sen cisimlerdeki can gibisin. İhsan da senden, şükür de. Her ikisinin de şeker gibi tatlı olması yine sendendir.

Makale 101

Kul, kaderin sırrına vakıf olursa, kendine isabet eden her şeyi Allah’tan bilir. “Sana isabet eden iyilik Alah’tan, kötülük kendindendir.”

Makale 102

Gözle görülen âlem gerçekte yoktur, yokluktur. Bakışlarla görülmeyen ve yok olan kudret ve mana âlemi ise vardır, mevcuttur.

Makale 103

Ruhun ıztırabı Hak’tan ayrı düşmesindendir. Bundan gafil olan insanlar dünya işlerine önem verirler. Fakat sıkıntıdan kurtulamazlar.

Makale 104

İnsanın aşkı arttıkça isteği de o nispette artar. Aşk, manadır. İnsanda talep, aşkının kuvveti derecesinde olur.

Makale 105

Merdan-ı Hüda’yı tanımak, Hüda’yı tanımaktan daha zordur. Çünkü Hak Teâlâ Hazretleri bütün mevcudatın sanatkârıdır.