Makale 54

El-müminûn lâ yemûtûne bel yunkalûne min dârin ilâ dârin” Meal-i şerifi: “Müminler ölmezler, belki bir evden bir eve nakil olunurlar”…

Bu makalede şu hadisi şerif açıklanacaktır:

“El-müminûn lâ yemûtûne bel yunkalûne min dârin ilâ dârin” Meal-i şerifi: “Müminler ölmezler, belki bir evden bir eve nakil olunurlar” şeklindedir. Bir kimse bir hücreden bir saraya geçerse veya bir köylü şehre göçerse buna ölüm denir mi? Zindanda mahpus iki şahsı düşünün! Birini çıkarırlar, rütbe ve makam verirler. Bu onun için hayatın ta kendisi olur. Diğerini çıkarırlar, idâm etmek, asmak, çarmıha çekmek için. İşte bu, ölümdür. Çünkü dünya müminlerin zindanı, kâfirlerin cennetidir, buyrulmuştur.

Kâfiri zindandan azap etmek için çıkarırlar. Bundan dolayı zindan ona cennet olur. Mümine de rütbe ve makam vererek yükseltmek üzere çıkardıkları için zindan ona gerçekten zindan olmuş olur.


(SAYFA 138) Resulü Zişan efendimiz: “Müminler ölmezler.” diye bunun için buyurmuştur. Çünkü abıhayat içenler ebediyyen ölmezler. Müminin ölmesi bir evden bir eve taşınmasıdır ki orada Hak’tan birçok lütuflara erişir. Orada daimi mutluluk içinde bulunur, her an yeni yeni değer ve şereflere kavuşur.

3450

O ev ki nurla doludur. Oranın bayındırlığı daimidir, harap olmaz. Eğer seni oraya naklederlerse, ömrüne son olmaz, ebedi hayata kavuşursun. Bu geçişe ölüm diyenler ahmaktır. Aklı olan takdir eder ki asıl hayat bu hayattır. Bu yokluk diyarından, bela (musibet, keder) diyarına geçmek ölümdür. Eğer ölüm diyecekseniz, bir hayırsızı hapisten çıkarıp öldürmeye, asmaya götürmelerine,

3455

işte ona ölüm deyiniz ki ölümden beterdir. Belki ölüm ona nispetle şekerdir. O heybeti (cehennemi) görünce ölümü arar, canıgönülden ölüm tarafına koşar. Hayatı sıkıntı ve çile içinde geçer, Allah’tan ölümü yalvararak ister. Çünkü o, her nefeste bin kere ölür. Oradaki şiddet ve dehşete bugün burada vakıf olsalar Hüda’ya niyaz ederek ve yakararak kendi kendini öldürür ve her nefes candan yalvarıp, inleyerek:

3460

“Ya Rabbi! Beni bu belaya düşürme!” der “Ve kına azabennar”1 duasını bir an bile dilinden bırakmazdı. Ama başka bir mahkûm ki onu öldürmek için değil, rütbe ve yetki vererek padişaha yardımcı olmak üzere hadsiz hesapsız mülke, kedersiz mutluluğa erişsin diye hapishaneden çıkarırlarsa işte bu, hayattır. Hem nasıl hayat, ebediyyete yakın bir hayat. Başka yaşayışlar buna benzemez.

Onlar bekasızdır, birkaç gün dünyada bulunmaktan ibarettir.

3465

Bu hayat güneştir, dünya hayatı buna nispetle bir mum ışığı bile değildir. Onun yanında bir oyuncak gibidir. Anka’nın yanında sivrisinek nedir? Denizin yanında bir testi suyun ne değeri var? Dünya adamlarıyla sohbet etmekle şeyh-i kâmilin sohbeti arasındaki fark da böyledir. Şeyhin dergâhında makbul olursan ki o Hakk’ın has kullarındandır, ondan alacağın hediyeler sebebiyle işlerin uğurlu olur, hâlin de sözün de başkalaşır.

3470

Bu örnek durumlardan biri müminler içindir ki onlar sonunda cennete giderler. Diğeri de kâfirler içindir ki cehennemde sonsuz kalırlar. Eğer o nimet dağıtanın yanında kabul görürsen, bu iki hâlin de üstüne çıkarsın. Küfür ile iman, kapında (emre amade) kapıcılar gibi olur. Sanki sen padişahsın onlar da kulların. O özel odada hasretle oturursun ki yüz cennet onun bir yaprağı kadar olamaz.

3475

Belki cennet nimetleri de onun hediyelerindendir. Dertlerin devası orada hazırdır. Her iki âlemin de hayatı onun nurundandır. Çünkü o nur olmazsa iki âlem de hiçe çıkar.

(SAYFA 139) İnsanlıkta asıl olan (temyiz) değerlendirebilme yeteneğidir. Her kimde temyiz yeteneği varsa, insan odur. Cenabı Risaletmaab efendimiz müminler hakkında mümeyyiz “kenis” buyurdu. Temyize kudreti olan herkes mümin olur. Çünkü o, dinin Hak olduğunu anlar.

3480

Beşer için temyiz özelliği, gözden daha iyidir. Çünkü bu kudret ona hayır ve şerri anlatır. Öyle değil mi? Göz çocuklarda da var. Fakat baliğ insanlar gibi iyiyi, kötüyü, alçağı, yükseği ayırt edemezler. Ona hepsi eşit görünür, kurt ile çobanı da sürüden sayar. Çünkü onda dostu düşmandan ayırt edecek temyiz kudreti yoktur.

3485

Ona göre âlim, cahil birdir. Çünkü başında kendine rehberlik edecek aklı yok. Fakat ileride aklı erdiği zaman, o da iyiyi kötüyü fark etmeye başlar. Ona da mertebeler açık görünür. Âlemde aziz kim, düşkün kim anlar. Onun rehberlik edecek aklı esir olduğu için önceleri bu görüş onda yoktu. Artık o, lütuf ile kahrı fark eder oldu. Fakat bu görüş aklındır, gözün değil.

3490

Çünkü göz, aklın aletidir. Gizli şeyler ona göz vasıtasıyla bildirilmektedir. Temyiz, akıldır fakat halk dilinde çeşitli adlarla anılır. Temyiz, göze yakın olunca küfür yolu da isyan yolu da açık olarak görünür. Baliğ insanın gözünde temyiz nuru vardır. Devi, huriyi ayırt eder. Evliyaullahın gözleri ilahi nurla her şeyi ayırt eder.

3495

Velilerin gözü Hakk’ın aletidir (vasıtasıdır). Onun nurundan sırlar kendini gösterir. O bakış Hakk’ındır, veliden ortaya çıkmaktadır. Velinin gözüne aletten başka bir şey deme. Çünkü hayır ve şerrin uygulayıcısı değildir. Akıllı olan, alete değer vermez (kıymet vermez). İyi, kötü her şeyi eyleyenden bilir. Alete bakan cahildir. İnsanların en hayırlısı (hayrü’l-beşer) olan Cenabı Peygamber, müminler hakkında “yenteziru binurillahi-Allah’ın nuruyla görürler.-” buyurmuştur.

3500

Kesinlikle bilindi ki müminler yerde, gökte daima Allah’ın nuruyla bakarlar. Bunda şek, şüphe yok. Gökten kastım, göklerin halkı (ehl-i asman), yerden kastım, yer halkı (ehl-i zemindir). Kuranı Kerim’de “Ves’elil karye”2 buyurulmadı mı? Ondan ilahi murat ehl-i karye idi. Ey salik, bunun sonu gelmez. Gözün değerlendirme yeteneğindeki sırrı iyi dinle! İnsan için ölçüp biçebilmeden daha kıymetli bir şey yoktur. Onun bir an yokluğu insanı hayvan eder.

3505

Çünkü ayırt edip değerlendiremeyenin aklı olmaz. Fena görüş eşek gibi her açıdan hayırsızdır. Değerlendirebilen gözdür ki insan yolunu onunla tayin eder, dünya ve içindekilerden onun yardımıyla geçer. Küfür ve karanlık perdelerini onunla yırtar, sonunda iman nurundan onunla kâr elde edilir. Temyizsiz bir insan canlı bir kördür. Ondan meydana gelen şeyler hep şeytani olur.

(SAYFA 140) O, Hak cihanından mahrum olur. Şuraya buraya boşu boşuna başvurarak bocalar durur.

3510

O nurdan, o lütuftan habersiz olarak cennetin köşkleri ile hurileri arasında şaşkın şaşkın gezer. O Hak cihanının her tarafı meyveli, meyvesiz ağaçlarla doludur. Her yerde baş ağrısı vermeyen şaraplardan hazırlanmış meclisler vardır. Hadsiz hesapsız cana yakın güzeller bağlarda, bahçelerde gülüp oynarlar. Şarap, süt, bal ırmakları, her tarafa akan leziz sular, kurulmuş sofralarda daimi yemeler, içmeler, hastalıksız ebedi sıhhatler oradadır.

3515

O güzelliklerin ayrıntılı anlatımı senin idrakine sığmaz, ben de Rabb’imin bağışlarından bu dudaktan başka bir dudak istemedim. Bu ümitle ki herkese bu esrarı açıktan açığa o dudaktan söyleyebileyim. İşte, o inatçılar, böyle eşsiz bir cennetten kör ve nasipsiz kalmıştır. Daima o didardan mahrum olarak dünyada hayvan gibi gezer. Hayvan da böyle değil midir? Dünyada, sayısız insanlar vardır.

3520

Kadın, erkek sayısız güzeller, yüzbinlerce zekiler, ahmaklar vardır. Her taraf bahçeler, bağlar, köşkler, sahralar, meydanlarla doludur. Onun, bunların hiçbirinden haberi yok. Yalnız nazarında birbirinden farklı görünür o kadar. Havastan (seçkinden), avamdan (halktan) habersiz, tane toplayan kuşun tuzaktan habersiz olduğu gibi, o kimse ki gözsüzdür, onu ölü say, bu kadar sıcaklık içinde buz gibi donmuş bil.

3525

Öküzün gümüş tenli sevgililerden ne haberi olur, padişahla köleyi nasıl ayırt eder? Değil mi ki gözünde temyiz kudreti yoktur. Ona göre hayır, şer eşittir. İsterse dünya baştanbaşa güzellerle dolsun, o bunlardan birşey anlamaz, ancak samanlığı bilir. Temyizsiz (değerlendiremeyen) adamı da böyle bil! İyiden, kötüden, küfürden, dinden haberi yok. Her ikisinden de dem vurur (bahseder), fakat anlamaz. Sırtında şeker yüklü eşek gibi ki

3530

şeker yükünü arpa aşkıyla çeker. Onun kötü canı samanlığa rehin olmuştur. Bu dünyada o âlimler de böyledir ki Hakk’ın ilmini açıklarlar. Fakat ilim yükünü ekmek için çekerler. İlmin kıymetinden, güzelliğinden habersizdirler. İlim, sonsuzluk nimetidir. Bu hayvanlar, bu tükenmez sofra başında aç kalmışlardır. Çünkü ilmi Hak için öğrenmemişler, onun güzelliğine karşı gözlerini kapamışlardır.

3535

Gözleri ancak ve daima dünya tarafına dikilmiştir. Kokmuş nefesten güzel koku gelir mi? Sözlerinde duyulan ancak dünya kokusudur. Çünkü Cenabı Hak dünyayı onlara eş etmiştir. Amelleri bu dünya için olunca, aşağı derecelere düşecekleri ortadadır. O ilimler dıştan bakınca ilimdir, fakat hakikâtte hastalıktır. İlimleri Hak’tan kaynaklanmadığı için temelleri sıkıntı ve kederdir. Ondan dolayı söylemekten çabuk usanırlar.

3540

Emeğinin mükâfatını görmeyen işçi doğal olarak işinden usanır, tembelliğe başlar.

(SAYFA 141) Amellerinin amacı sevap değil de dünya olan kişinin hâli dünyaya dair bir şey elde edemediği gün haraptır. O kimse ki ilmi satmak için almıştır (öğrenmiştir), bu amaçla elde edilen ilim müşteri bulamazsa, ilimden umduğu eline geçmediği için sümük olur gider. O güzel ilimler ona bir şey ifade etmez olur, kıymetsiz kalır.

Başında ezeli aklı olan kimse, ilmi kendi için alır, satmak için değil.

3545

Satıp ta, bedeliyle hane ve köşk yapmak amacıyla elde etmemiştir. Hak âleminin bağı, tarlası, bostanı, merası, malı, mülkü her şeyi ilmîdir. Balık gibi ki suda yaşar, yiyeceği, giyeceği hep sudandır. Sudan başka ona ne verseniz zehir olur, lütuf da olsa kahır sayar. İşte merd-i Hüda böyle olan âlimdir onu bırakma, eteğine sıkı sarıl!

3550

Onun ilmi canlara can katar, onu kabul et ki diri gönüllü olasın. Ayağı altında öl! Öldüğün vakit ondan baki hayat alırsın, kanatsız olarak semada uçarsın. Onun bahşettiği can ebedidir, geriye kalanını heva bil! O, zamanının aynasıdır. Cismi onun maneviyatıyla dolmuştur. Onu görmek, Hüda’yı görmektir. Çünkü o, Hüda nuruyla dolmuştur.

3555

Hüda deryaya, onun cismi de bir küpe benzetilebilir ki bu küp o deryadan dolmuştur. Küpün yolu deryaya doğru gittiği takdirde deryanın dalgaları elbette küpe çarpacaktır. Onunla derya arasında engel yoktur, her durumda onu da deryanın kendisi bil. Çünkü o küpte olan su, o deryanın suyudur. Bunları ayrı görmek doğru olmaz. Her kimin temyizi varsa anlar, suret âlimlerini gönlünden çıkarır.

3560

Böyle âlim (Merd-i Hüda) onun sevgilisi olur, alışverişini onun dükkânından yapar. Onun haramı, yanında helal olur, kendine ondan sualsiz yüz cevap gelir. Üzüm şarabı onun eliyle mübah olur. Gerçi o, şeriattan uzaklaşmış görünse de onun eğriliği doğru olur, eksikliğinden yüzlerce katkı meydana gelir. Orada fail Hak’tır, onun cismi değil, ismini bırak da isimlendirene bak!

3565

Temyizin olunca, doğruyu alırsın, eksiği fazlayı bir görmezsin. Çirkini güzeli bir tutmaz, dostla düşmana bir hitap etmezsin. Temyizi olan, yükseklere çıkar, temyizsiz olan kör olur. Anasından gözsüz olarak doğan kimsenin görmesine imkân var mı? Cahil adam âlim olur mu? Kör için yolda her adımda düşme tehlikesi mevcuttur. O arslanı nasıl avlayabilir?

3570

Ayırt edip değerlendirmeye gücü yetmeyen kimse, birçok nimetlerden mahrumdur, çünkü varlığı gözsüzdür. Evinin kapısı kapalıdır. Ceset, bir evdir ki kapısı gözdür. Kapı kapalı olunca girmek mümkün olmaz. Fakat gözlü olan, yolda dosdoğru gider. O, gözlerinden daima faydalanır.

(SAYFA 142) O yolda adım başında ona menzil vardır. Gül balını diken zehri görmeden elde edebilir. Ebedi cennete ayak basar, nihayetsiz bağlarda, bahçelerde güzel güzel gezer.

3575

O çimende gülşen içinde gülşen, her yerinde sefa içinde sefa bulur. O yolda hastalık yoktur, daimi dinlenme vardır. Her ne kadar yol adı veriliyorsa da canın hoşlanacağı ve gönlün dinleneceği menzildir. Haydi! İsimden geç de cana bak! Altın istiyorsan madenin içine bak. O ki düşünü örtüsüz (vasıtasız) görüyor, artık kabuğa itibar etmez.

3580

Karşına iki yüz türlü neşe verecek şeyler çıksa ondan dönmez, çünkü haberdardır. Bir kimse ekmeği yüz şekle koysa, akıllı ona ekmekten başka bir şey demez.

Notlar

  1. Bakara suresi 2/201 Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru” diyenler de vardır.
  2. Yusuf suresi 12/82 “Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.”
Önceki makale
Makale 53
Sonraki makale
Makale 55

Giriş

Aşığın sözü, insanı aşık eder. İnsan dağ kadar sağlam olsa, bir saman çöpü gibi kaldırır atar.

Yazılış Sebebi

O zatın bu yönlendirmesini kabul ettim ve “Rebab”ın, Cenabı Hüdavendigâr’a mahsus ve ait olduğunu bildiğim için kitabıma Rebab ile başladım.

Makale 1

Yerin, göğün bütün zerreleri Cenabı Hakk’ı tespih etmektedirler.

Makale 2

Aşk, bir taraftan şükrü, diğer taraftan şikâyeti gerektirir.

Makale 3

Âdem evlatları yokluk âleminden varlık âlemine gelinceye kadar hatsiz hesapsız ve çeşit çeşit menzillerden geçmişlerdir.

Makale 4

Her ne kadar rebabdan herkesin dinlediği aynı ses ise de anladıkları mana aynı değildir.

Makale 5

Rüzgârın aslı sudur, sonunda gene su olacaktır. Bunun gibi sözün de aslı sudur.

Makale 6

Asıl farklılık, ruhlardadır, cisimlerde değil. Zira cisimler dört unsur ile var olur.

Makale 7

“Şüphesiz Allah işlerinize ve şekillerinize bakmaz. Kalplerinize ve niyetlerinize bakar.” hadisi şerifi hakkında.

Makale 8

Fikir amelden üstündür çünkü amel, vücut parçalarının işidir. Fikir ise kalp amelidir.

Makale 9

Evliyayı kiramın bakışları daima o nurdadır. Şu hâlde halka yönelttikleri bütün övgüler, hakikâtte Halık’adır.

Makale 10

Esas olmayan ve fani suretler ayna olursa, asıllar ve baki olan manaların da ayna olacakları apaçık ortadadır.

Makale 11

Bu dünya bazı insanlara göre yol göstericidir, bazılarına göre de yol kesicidir.

Makale 12

Bu âlem, her şeyi Allah’tan bilenler için hidayet ve vuslat vesilesi, Hak’tan bilmeyenler için dalalet ve ayrılık sebebidir.

Makale 13

Her neyi dost tutarsan taklitsiz, gayretsiz sen onun aynısısın ve onun cinsindensin! Çünkü cins, cinsi tarafına gitmeye çalışır.

Makale 14

Bu makale evvela şu hadisi şerifi tefsir edecektir: “Açlık, Allah’ın sıddıklarına ziyafetidir.” Onların vücutlarını açlıkla diriltir.

Makale 15

Evliyanın haddi aşması, isyanı, halkın itaatinden iyidir: Avam müminin işlediği birçok hayır, havasa nispetle günahtan sayılır.

Makale 16

Gerek beyaz gerek siyah dev insanın kendisindedir. Zina, adam öldürmek, haram yemek gibi şeyler siyah devlerdir. Bunları herkes görür ve bilir.

Makale 17

Ruhlar, cisimlerden önce Cenabı Hakk’ın rahmet deryasında balıklar gibi yaşamakta iken Hak Teâlâ Hazretleri “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye seslendi.

Makale 18

Diğerleriyle birleşmese bile her harfin ayrı ayrı manası vardır. Eğer olmasaydı, Cenabı Hak Kur’an’da zikir buyurmazdı. Elif, lam, mim, ha, mim, yasin, kaf, sad, nun gibi.

Makale 19

Kutup, bir padişah gibi bütün komutanlarına, askerine, hizmetçi ve yakınlarına mal, mülk, vilayet, makam verdiği hâlde hiçbirinden bir şey almaz.

Makale 20

Alem yaratılmazdan evvel yalnız nur ve aydınlık vardı. Cenabı Hak murat buyurdu ki: “O nur açığa çıksın.”, o nurdan bu zulmet âlemini yarattı.

Makale 21

Cenabı Hak buyurdu ki: Ben bu katran gibi siyah deryadan öyle bir inci çıkaracağım ki o nurlu deryada böyle şerefli inci bulunmaz. Bu inci insandır.

Makale 22

Halkın ruhları demir, bakır, gümüş, altın madenleri gibi birbirinden farklıdır. Her ruh hangi madenden gelmişse, bu âlemde kendi cinsiyle bağ kurar.

Makale 23

Görünürdeki zevkler görünüşe düşkün olanların bu görünürdeki zevkten, manevi zevke geçebilmeleri içindir. Ama dış görünüşe bakmayan veliler her bir şeyi vasıtasız görürler ve bilirler.

Makale 24

Saadet o kimsenindir ki aklı emir, nefsi esirdir. Hüsran da bunun aksine olan kimsenindir. Gene saadet, aklı erkek, nefsi dişi olanlarındır.

Makale 25

“Mecburi ölümden evvel ölünüz” ki baki ve ebedi kalasınız. Bir varlık ki şeytandandır ve şehveti dünyayı artırır büyütür, nefistir.

Makale 26

Her kim ki ölmeden evvel ölmez ise onun hareket ve sözü tamamıyla kahrolası nefsin aletleridir. Çünkü o, Hakk’a karşı umursamazdır.

Makale 27

Hikmeti ehlinden gayrıya verme ki ona zulüm etmiş olursunuz. Ehli olanlardan da men etmeyin ki onlara (ehil olanlara) zulüm edersiniz.

Makale 28

Bahar; biçimsiz, renksiz, kokusuzdur. Fakat yüzünü bir parlattığı vakit yüz binlerce çeşit renk ve koku meydana gelir.

Makale 29

Adem evlatları evvel toprak idi. Latif su, o toprağı bitki etti ve bitkiyi hayvan, hayvanı da insan eyledi.

Makale 30

Hak Teâlâ Hazretleri kendine âşıktır. Ona benzer kimse yok ki Hak Teâlâ Hazretleri ona baksın. Daima kendisiyle aşkbâzlık eder.

Makale 31

Dünyanın bütün işleri ve nimetleri çirkindir, sevimsizdir. Fakat çeşni ve lezzet aracılığıyla ayıpları örtülmektedir.

Makale 32

Dünyanın vefasızlığını ve çirkinliğini kesinlikle görmüş, anlamış olan âdemoğulları, gene ona meylederse biliniz ki o, mümin değildir.

Makale 33

Hak Teâlâ Hazretleri o cihanı kendi nurundan yarattı. O da Hak gibi baki ve sınırsızdır. O mana ve hikmet ki Âdem’in gelmesiyle açığa çıktı.

Makale 34

Veliler kaplara benzer. Aşk, marifet ve Hakk’ın yüzü, o kapların içinde bulunan şaraptır.

Makale 35

Mademki insan kendiyle sınırlıdır. Ondan Hak Teâlâ’nın razı olmadığı birçok fenalık ve haksızlıkların meydana gelmesi kaçınılmazdır.

Makale 36

Burada karar kılanlar ve bu hâle kanaat edenler ancak o hâletten nasip almamış olanlardır. Belki de o hâli ve o vakti inkâr bile ederler.

Makale 37

Evliyanın sohbeti insanı veli ettiği gibi, eşkiyanın sohbeti de eşkıya eder. Çünkü ruhlar birbirinden hırsızlık ederler, renk alırlar.

Makale 38

Yokluk (adem) iki türlüdür: Biri o ademdir ki onda hiçbir fayda yoktur, mutlak durgunluktur. Diğer bir adem (yokluk) vardır ki yok gibidir.

Makale 39

Hâlet üç çeşittir. Biri odur ki şahsa talepsiz ulaşır. Tekrar ister fakat yok olur. İkinci hâlet kişiye faydalıdır.

Makale 40

Faydasız sözler Hak eri için örtüdür, sıkıntıdır. Susmanın yüz binlerce üstünlüğü ve kârı ve sonsuz cihanı vardır (cihanlar değerindedir).

Makale 41

İnsan Hak aşkında kaybolduktan ve Hak’tan gayrısından temizlendikten sonra, artık onun cismine cisim deme! Her ne kadar cisim görünüyorsa da…

Makale 42

İyi kötü, güzel çirkin, saf tortu Hakk’a nispetle tek bir şeydir. Zira hepsi de onun kudret ve sanatının eseridir.

Makale 43

Mizan, semadan, arştan, kürsten daha yüksektir. Bunların hepsinin üstünde bir varlıktır. Çünkü iyi kötü her şey mizanla tartılır.

Makale 44

Hak Teâlâ Hazretleri halkı zulmetten yarattı. Zulmetten maksat, hayvani hayata sebep olan yemek, içmek, uyumak gibi şeylerdir.

Makale 45

Halik Teâlâ Hazretleri her ne kadar yüz binlerce, belki sonsuz yaratıkları durmaksızın yaratmışsa da hakikâtte hepsini bir görmek lazım.

Makale 46

Halk, dört kısımdır. Bir kısmı onlardır ki Allah yolunda, Allah rızası için sıkıntı ve dert çekerler, müşahede ümidiyle gayret ederler.

Makale 47

Koku, menzile rehberdir. Nasıl ki kokusu kediyi ete götürür. Koku alma kabiliyeti olan kişi canın kokusundan cana erişir.

Makale 48

Dünyayı kötülemek de dünya sevgisinden doğar. Gerek övgü, gerek yergi yoluyla olsun bir şeyi çok zikretmek, ona olan sevgiden ileri gelir.

Makale 49

Ruh iki çeşittir: Biri rihî (hayvani), diğeri vahyîdir. Birinci ruh-ı hayvanîdir. Ruh-ı vahyî enbiya, evliya ve müminlerin ruhlarıdır.

Makale 50

Âlemde birçok şeyhler vardır ki onlara aldananlar pek çoktur. Riyakârlıkla, şekillerinin gösterişiyle kendilerine veli süsü verirler.

Makale 51

Hakk’ı, Hak eri tanır, ama o kimse ki elest ahdinde Hak’la tanışıklığı olmamıştır ve “Elestü bi rabbikum” sırlarını Hak’tan işitmemiştir…

Makale 52

Dünyanın ahirete göre zaman olarak öncelikli olmasının nedeni şudur ki zehrin sonunda bir şeker olsun da kıymetini bilsinler.

Makale 53

Bütün enbiya ve evliya, ahireti istemeye istekli ve ibadet ve taatle meşgul olunması gerektiği hakkında çok sözler söylemişlerdir.

Makale 55

Bir şahsın rütbesi kemale erişince yerde, gökte, küfürde, dinde, insanda, cinde, dağda, taşta özetle her şeyde Hüda’dan başka birşey göremez.

Makale 56

Kul ile Hak Teâlâ arasında yetmiş bin zulumat perdesi, yetmiş bin de nur perdesi vardır. Bu perdelerden geçmek çok gayret ister.

Makale 57

Dünyada ilahi uygulama öyledir ki enbiya ve evliya Hak’tan ne isterlerse derhâl istedikleri yanlarında beliriverir.

Makale 58

Gerçi salih amel, talibi sonunda Hüda’ya eriştirir. Fakat şeyhin sohbeti ondan daha üstündür. Zira bu, daha çok ve daha iyi yetiştirir.

Makale 59

Hak Teâlâ Hazretleri’nin ne âlemleri vardır ki bu âlem onlara nispetle bir zerredir. O sonsuz âlemleri Cenabı Hak evliyasına göstermiştir.

Makale 60

“O yolun nihayeti yoktur. Yol sensin ve senin için bir son vardır. Fakat eriştiğin zaman sende senlik kalmaz.”

Makale 61

Yıldızlarla ayın ve güneşin tesiri bir çırpıda gökten yere iniyor, doğmuşlar üzerinde tesirini gösteriyor.

Makale 62

Her kim âleme kendinden geçerek Hakk’ın nuruyla bakarsa, onun bu bakışı o cihana aittir. Sebep ve amaçla bakarsa, bu cihana ait olur.

Makale 63

İnsanda her şeye kabiliyet vardır; ilim, edep ve sanatları öğrenmek buna örnektir. Bu kabiliyet insanda potansiyel olarak vardır.

Makale 64

Şeyh, baş; müritler, organlar mesabesindedir. Organlar başa bağlı bulundukça ve baştan koparak ayrılmadıkça baş hükmündedirler.

Makale 65

Bir cinsten olan şeylerin çokça olması, ikiliğe neden olmaz. Şeriatların farklılığı, enbiyanın özelliklerinin farklılığındandır.

Makale 66

Halk iki kısımdır. Bir kısmı aslen kördür. Bir kısmı kör değil ama kötüye kullanma yüzünden gözlerinde güçsüzlük ortaya çıkmıştır.

Makale 67

İnsan yüz binlerce iş ve uğraşıdan sonra Hakk’a vasıl olduğu zaman gördü ki o ibadetler, kendisine erişen hediyelere nispetle hiçtir.

Makale 68

Kabiliyetli (veya ikballi) talebe, üstat gibi olur. Çünkü üstadının ilmini tamamen öğrenmiştir. Onun mertebesine erişmiştir.

Makale 69

Bu dünyada itaat ve suçtan, hayır ve şerden neye gayret edersen, onlar tohum değerindedir ki orada bitecektir.

Makale 70

Her ne kadar evliyaullahın sözleri zahir ehlinin sözlerine benzerse de, onlarda bir takım sırlar vardır ki zahir ehlinin sözlerinde yoktur.

Makale 71

Âşıklar nezdinde sıkıntı, rahattır; rahat da sıkıntıdır. Onların hâli halkın aksinedir. Kutup olan şeyh, yerde, göklerde Allah’ın halifesidir.

Makale 72

O şeyhle (yakin), o müritler (hüsnüzanlar), her dönem bakidirler. Fakat suretleri değişkendir, anlamları sonsuza değin ayakta kalacaktır.

Makale 73

Aklen mümkün olmayanları inkâr ederler, imkânsızlığına emindirler. Çünkü kendilerinden ve beşeriyetten geçememişlerdir.

Makale 74

Aletten, iyi kötü ne gibi fiil meydana gelirse, hakikâtte o iş, aleti kullanan şahsın işidir ve ondan sudur etmiştir.

Makale 75

Vasıl-ı ilallah olan veli, zaman zaman halk ile meşgul olup halkın gönlünden geçenleri söylerler; ne yediğin, ne yapacağın…

Makale 76

Hülâsa, Hüda’yı görenler yalnız Hüda’yı görür. Hüda’yı tanımayanlar yüzlerce, binlerce muhtelif şeyler görür.

Makale 77

Hakk’ı görmenin sonu yoktur, taliplere her an yüzü ve tecellisi erişir. Hüda’dan görmeyi dilerse, onda daha başka çeşit görmeler de vardır.

Makale 78

Hak Teâlâ Hazretleri bütün lütuf ve merhamettir. Zahirde kahır ve mihnet görünen şeyler de hakikâtte lütuf ve merhamettir.

Makale 79

“İnsanları emel orağıyla biçiyorum ki ruhları bu aşağılık âlemden kurtularak semaya çıksın ve nuruma karışsın. Bundan büyük fayda olur mu?”

Makale 80

İnsanın kadri, mertebesi talebine göredir. Her kim aradığını heyecanla talep ederse mertebesi o nispette fazlalaşır.

Makale 81

Bütün şekiller ve özelikler ilm-i ilahide vardır. Bundan dolayı, talibe lazımdır ki şekil ve özelliklerden geçerek aslına dönsün.

Makale 82

Onun mülkünün hududu yoktur. Mülk nedir ki onda ehadden başka şey yoktur. Melekler bundan dolayı ona secde ederler.

Makale 83

Âşığın aşkı kemalini bulduğu vakit arada ikilik kalmaz . Nitekim bir şair demiştir:“Ben aşığım, maşukum da kendimdir.”

Makale 84

İmanın aslı ancak zevk ve mesttir. Bir zahit ki imanından zevk duymuyor, onu ölü say! Her ne kadar diri görünse de.

Makale 85

“Sana mihnet, acı ve sevimsiz görünen her şey, cennetin dikenli yoludur; tatlı, hoş ve güzel görünen şeyler de cehenneme doğru giden yoldur.”

Makale 86

Küfür ile imanı, biri karanlıkla, diğeri nurla dolu iki testi farz et. Biri eğri yol, biri doğru. Biri hatanın ta kendisi, diğeri sırf sevap.

Makale 87

Hak Teâlâ Hazretleri bütün âlemleri Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.) hürmetine yarattı ki “levlake lema halektel eflak” bunun delilidir.

Makale 88

Hak isteklisi için ilk yapılacak iş, kalbini nurlandırmaktır. “Yekâdu zeytuhâ yudîu” mantık-ı şerifince müminin kalbi zeyt gibidir.

Makale 89

Fakirin sözü birdir her ne kadar çeşitli yöntem ve ibare ve örnekler ile söylenmişse de. Dikkat edilirse görülür ki hepsi bir sözdür.

Makale 90

Nefis, düşmandır. Onu öldürmek, kahretmek talibin yapabileceği bir iş değildir. Onu öldürmek, ancak Hüda’nın yardımıyla mümkün olur.

Makale 91

Yerle gök, yerle gökte bulunan bütün âlem parçaları, Hakk’ın aletleridir. Hak Teâlâ ne isterse o olurlar, ne emrederse onu yaparlar.

Makale 92

İnsan, kendinden sefer ederek varlığından geçtiği zaman anlar ki evvelki varlık sonraki varlığın perdesi imiş.

Makale 93

Hak Teâlâ Hazretleri’nin âlemden maksudu âdemdi. Âlemi, âdem için yarattı. Şu hâlde âdem evvel, âlem sonra mevcut olmuş olur.

Makale 94

Az olursa damla, çok olur da akarsa çay, daha çok olursa fırat, daha çok olursa ceyhun, hadsiz payansız olursa derya denir.

Makale 95

Zikri çoğalttığında birçok şahısları bir araya toplamış gibi olursun. Şüphesizdir ki cemaatin bulunduğu yerde rahmet ve sevap da ziyade olur.

Makale 96

İlmi yüzünden okuyan bir okuyucu, onun mana ve sırrından habersizdir, okuduğu sözler ve ibarelerden hiç zevk duymaz.

Makale 97

Allah-ı Teâlâ’nın bir sofrası vardır ki onun mislini ne gözler gördü, ne kulaklar duydu ne de bir insanın hatır ve hayalinden geçti.

Makale 98

Hak yolunda esas, derttir, aşk-ı sadıktır, engelleri ancak bunlar kaldırabilir. Nerede dert var ise, derman oraya gider.

Makale 99

“Sizin bu fani ve sahte mallarınızı ve nefislerinizi ben satın aldım. Mukabilinde size müebbet cennet verdim.”

Makale 100

Sen cisimlerdeki can gibisin. İhsan da senden, şükür de. Her ikisinin de şeker gibi tatlı olması yine sendendir.

Makale 101

Kul, kaderin sırrına vakıf olursa, kendine isabet eden her şeyi Allah’tan bilir. “Sana isabet eden iyilik Alah’tan, kötülük kendindendir.”

Makale 102

Gözle görülen âlem gerçekte yoktur, yokluktur. Bakışlarla görülmeyen ve yok olan kudret ve mana âlemi ise vardır, mevcuttur.

Makale 103

Ruhun ıztırabı Hak’tan ayrı düşmesindendir. Bundan gafil olan insanlar dünya işlerine önem verirler. Fakat sıkıntıdan kurtulamazlar.

Makale 104

İnsanın aşkı arttıkça isteği de o nispette artar. Aşk, manadır. İnsanda talep, aşkının kuvveti derecesinde olur.

Makale 105

Merdan-ı Hüda’yı tanımak, Hüda’yı tanımaktan daha zordur. Çünkü Hak Teâlâ Hazretleri bütün mevcudatın sanatkârıdır.