Makale 87

Hak Teâlâ Hazretleri bütün âlemleri Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.) hürmetine yarattı ki “levlake lema halektel eflak” bunun delilidir.

Bu makale şunu açıklayacaktır:

Hak Teâlâ Hazretleri bütün âlemleri Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.) hürmetine yarattı ki “levlake lema halektel eflak”1 bunun delilidir. Bütün enbiya onun yardımcılarıdır.2 Halka kendi ilimlerini öğreterek onlara onun, Hazreti Muhammet’in (s.a.v.), ilmini anlayacak kabiliyet ve yeteneği verdiler. Nasıl ki yeni okumaya başlayan bir çocuğa hazırlık olmak üzere hece öğretirler enbiya da din ilimlerini halka öğrettiler. O ilimler asırdan asıra halka erişti ve halk da bundan faydalandı. Nihayet halkta yüksek ilimleri öğrenmeye kabiliyet meydana gelince Hazreti Muhammet aleyhisselam ilimlerin aslı olan ilimleri getirdi. Demek ki bütün enbiya onun işine yardımcılık ettiler ve onun için geldiler. Şu hâlde evvel ve ahir olmak üzere başka türlü bilenin cehaletine hükmetmek lazım gelir “Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın”.3 


Bütün enbiya, senden önce gönderilmiş müjdeciler gibidir. Cihan halkına dediler ki: “Bizden sonra celilü’l-kadr bir sultan (bir peygamber) geliyor ki bu ruhlar, bu cesetler hep onun hürmetine yaratıldı. Biz cihana onun kıymet ve mertebesini bildirmek için geldik, tâ ki dünya halkı onun nurundan toplasın, çünkü o, rahmeten li’l-âlemindir”.4

6355

Biz size onun gelişini müjdeliyoruz ki o kokudan haz alasınız. Bizim kokumuzla yavaş yavaş yakınlık kurun ki bizden onun kokusunu duyarsınız. Bu suretle onunla tanışıklık meydana gelsin, onun deryasında yüzebilecek kabiliyet elde edesiniz.

Biz, onun hükmünden size birer parça öğretiyoruz ki onun getireceği ilmi anlayabilesiniz. Çünkü onun ilmi, ilimlerin özüdür. Uğursuz nefis onu anlayamaz.

6360

Çünkü aşağılık nefsin özelliği karanlığın baskın olmasıdır. Zulüm ise yaşayabilmek için zulmet arar. İyi bil ki zulmet, hayvan tabiatıdır. İnsanlık nuru hayvanda gizlidir. Biz onlarda insan nurunu belirtiriz, hayvan hasletini gönüllerinden yok ederiz. Tâ ki başlangıçta onu anlamaya yetenekli olsunlar, sonra o gelince, ona yönelsin ve istesinler, onun ilmiyle tanışıklık kursunlar, onun güzel huylarıyla, bilhassa hilmiyle ahlâklansınlar.

6365

Tâ ki o ilimleri, o sırları, hülâsa o nuru candan kabule hazırlanmış olsunlar. Çünkü onun getireceği ilmi, kimse talimsiz edinemez. (SAYFA 244)

Bundan dolayı, o ilmin başlangıcını önceden öğrenmek lazımdır ki o yüksek ilmi anlamak mümkün olsun. Bizim ilimlerimiz, o ilmin ön sözüdür, onun ilmi öz, bizimki kabuktur. Biz enbiya zümresi hep onun için çalışıyoruz ki âlemler o sultanı bilsin.

6370

Onun hakkında Hüda, şu şerefli sözü buyurdu ki: “Ey cümle enbiyanın özü, incisi! Eğer senin tertemiz zâtın olmasaydı gökler ve yerler vücuda gelmezdi.” Öyleyse kesinlikle ve açıkça bil ki evvel ve ahir odur. Eğer gözün varsa ondan başkasını görme! Eğer bunun sırrını ilmen söylesem, genç, ihtiyar, hep benim gibi kendinden geçerler. Bir miktarını söyledim. Aklın varsa parçalardan bütüne geç!

6375

Bundan sonra, şaşılar gibi biri iki görme! Senin istediğin o birden başkası olmasın. Ey esrara vakıf olan! Bu bahsin sonu yok. Gene sen aşkın güzelliğini şerh et! Asıl hedef, aşktır. İki âlem onun parçasıdır. Onun (aşkın) dini ve şeriati bütün şeriatlerin ruhudur. Onun işleri herkese layıktır. Feleğin işi, zeminin işine benzemez. Sultanın işi vezirin işine, vezirin işi bir fakirin işine kıyas edilebilir mi?

6380

Cenabı Hak “kulle yevmin huve fî şe’nin”5 buyurmakla sürekli faal olduğunu bildiriyor. Herkesten aynı düzeyde iş bekleme! Güldeki letafet dikende olamaz. Âşıkların işi züht ve salâh değildir. Çünkü onlar felahı Hak’tan bulmuşlardır. Âşıkların hakikâtte namazı başkadır, her zaman Hak’la başka niyazları vardır. Onlar o namazla ebedi hayata kavuşmuşlar, aşk-ı Hüda deryasında ebediyyet kazanmışlardır.

6385

Balıklar gibi aşk deryası içinde küfürden, dinden, zühtten, fısktan uzak olarak yaşarlar. Aşk, sınırsız bir deryadır. Âşıklar o deryada balıklar gibi mutlu hayat sürerler. Vücudun topraktan doğduğu gibi, onlar da aşktan doğmuştur. Tenden geç de tertemiz cana bak! Ten, toprağa gider. Çünkü topraktan doğmuştur. Can da kendi aslına yüz tutar. Parça, nihayet aslına geri döner, insanın niyeti (himmeti) neye sarf edilirse kendi de odur.

6390

Matlubun ne ise, kendini o bil! Yani iyi kötü neyi talep ediyorsan, sen osun! Eğer şimdi (burada) iyi ve pak isen, iyilerin yanına gidersin. Kötü isen, kötülerle bir olursun, çünkü onun parçasısın, aslına gideceksin. Fakat bunun (kötülükten kurtulmanın) çaresi vardır. Kâfir nefs-i emmareyi terk et! Fıskı bırak, itaate sarıl! Tâ ki lanetli şeytanın tuzağından kurtulasın!

6395

Eğer buna gücün yetmiyorsa, dertli bir aşk sarhoşu ara! Tâ ki onun hâli sana da sirayet etsin. Sen de talepte onun gibi olasın! Talep hususunda onun özelliklerini benimseyesin, onun ateşinden sana da bir alev sirayet etsin. Mertlerin sohbeti seni, mertlerin cemaatine dâhil eder. Her ne kadar cisim isen de seni can eder.

(SAYFA 245) Ey din yolunun talibi, sohbet gibi makbul ve etkili şey yoktur. Sohbete bağlan ki seçkin olasın.

6400

Küfür de İslam da sohbetten doğar, her millette de böyledir. Öyleyse candan sohbet erlerine talip ol, tâ ki din yolunda onlara yoldaş olasın. Onlar gibi sen de vasıllardan olasın, candan canana yol bulasın! Zulmetten ibaret olan nefsinden kurtulup yok olasın, görme nuruyla var olasın. Zulmetin, nura dönüştü mü, artık ayrılıksız ebedi vuslat bulursun.

6405

Varlık dikenlerin tamamen gülşen olur, Hak nuruyla karanlığın aydınlanır. Bütün perdeler kalkar, gizli olan sır, gün gibi açığa çıkar. Yârini perdesiz bir kenarda görür, ondan dudaksız, kadehsiz bade içersin! O badeyle tamam sarhoş olunca, kendinden başka padişah görmezsin. Ondan sonra canın “Ene’l hak” der. Çünkü cananın, senin canından zuhur eder.

6410

Artık o söz, canın değil, cananın sözüdür, her ne kadar senin dilinden söyleniyorsa da. Cana, tene bakma, onlar alet değerindedir. İkisinin de hareketi o hâlin sonucudur. Rüzgâr, toprağı havaya kaldırdığı vakit, aklın varsa, onu topraktan bilme! Çünkü o, rüzgârın elinde vasıtadır. İşi yapan, rüzgârdır. Toprağın, kendiliğinden havalanması mümkün değildir. Rüzgâr olmazsa toprak yerinden kımıldanamaz.

6415

Toprağın merkezi enginlerdir, rüzgâr onu birdenbire yüklenerek çaylak kuşunun pençesine takılan piliç gibi havaya kaldırır. Her ne kadar görünen toprak ise de sen havadaki rüzgârı gör. (Ki fail odur.) Eğer bir kul, “Ene’l Hak” derse, onun sözünü buna kıyas et! Bil ki o söz Hak’tandır, ondan değil. El olmazsa kılıç, kendiliğinden kesemez.

6420

Yarayı açan kılıç değil, onu kullanan koldur. Dünyada iyi kötü her fiil, şahıstan meydana gelir. Sen de din yolunda Hakk’ın aleti olunca, şüphesizdir ki Hak, senden tecelli eder. Hakk’ın nuruyla dolu olan göz, Hakk’ın cemalini senin davranışlarından görür. Nursuz olan göz, nerede Hakk’a iman edecek? Kendi cinsine gitmek için, cins lazımdır. Nur, nurdan başkasıyla ahbap olmaz. Temizler, temizlerin tarafına gelir.6

6425

Evliyayı da veli olan görebilir. Onların güzelliğini düşman, nereden bilecek? İyi bil ki düşmanın gözü velinin karşısında kördür. Yusuf’un güzelliği kardeşlerine tecelli edebildi mi? O güzellik, Yakup’tan başkasına zahir olmadı, çünkü o, Yusuf’a aşk ve muhabbetle baktı. Eğer sende de aşk varsa, beri gel! Tâ ki dostun yüzündeki güzelliği göresin! Âşkın yoksa ona karşı körsün demektir. Burunsuz, miskten koku duyar mı?

6430

Nezle hastalığı baş gösterirse, misk veya gül kokusundan faydalanamazsın!

(SAYFA 246) İşte bunun gibi, körlüğün galip olursa daima karanlıktan hoşlanır (nurdan ürkersin), İblis gibi, Hak’tan uzak olursun. Gece, gündüz oturup kalktığın, lanetli şeytan olur. Ruhunda doğruluktan eser kalmaz, aşağılara çeken bataklığa düşersin. Günden güne gafletin artar, uyanıklığın eksilir. Bu hâlinle yoldaşsız kalırsın!

6435

Çünkü yoldaşın farkındalık idi, farkındalığı olmayan, nursuz can taşır. Her ne kadar hareket etse de sen onu ölü farzet! Ölü olan, gönül sırrından haberdar olabilir mi? Hayvanlar da daima hareketlidirler, fakat Hakk’ın nurundan haberdar değildirler. Onların hareketi, ağaç üzerindeki dalların hareketi gibidir. O armağandan, o kıymetli mallardan haberleri yoktur. Alelade şahıslar da isterse yükleri mücevher ve inci olsun, hayvanlar gibi o yükten habersiz olurlar.

6440

O kıymetli inciden haberi olmayınca, artık ona samandan uygun birşey ve samanlıktan münasip bir yer olamaz. Fakat gözü gören, zeki ve farkında olur. İyi, kötü onun nazarından kaçamaz. O, perdesiz, didarı görür, gönül levhasındaki sırrı okur. Göğü, yeri içinde seyreder. Mademki göz vardır, her şeyi görür. Ruhun ahvali ondan gizlenemez, gönül nurunun sırrı da ona yüz gösterir.

6445

Başlangıçta az olsa da sonra çok olur, hilal gibi günden güne gelişerek dolunay olur.

Notlar

  1. Hadisi şerif: “Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım.”
  2. Ali İmran suresi 3/81 Hani, Allah peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.
  3. Hadid suresi 57/3 O, ilk ve sondur. Zâhir ve Bâtın’dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir.
  4. Enbiya suresi 21/107 (Ey Muhammet!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.
  5. Rahman suresi 55/29 Göklerde ve yerde bulunanlar, (her şeyi) O’ndan isterler. O, her an yeni bir ilâhî tasarruftadır.
  6. Nur suresi 24/26 Kötü kadınlar, kötü erkeklere; kötü erkekler de kötü kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler de temiz kadınlara lâyıktır. O temiz olanlar, iftiracıların söyledikleri şeylerden uzaktırlar. Onlar için bir bağışlanma ve bolca verilmiş iyi bir rızık vardır.
Önceki makale
Makale 86
Sonraki makale
Makale 88

Giriş

Aşığın sözü, insanı aşık eder. İnsan dağ kadar sağlam olsa, bir saman çöpü gibi kaldırır atar.

Yazılış Sebebi

O zatın bu yönlendirmesini kabul ettim ve “Rebab”ın, Cenabı Hüdavendigâr’a mahsus ve ait olduğunu bildiğim için kitabıma Rebab ile başladım.

Makale 1

Yerin, göğün bütün zerreleri Cenabı Hakk’ı tespih etmektedirler.

Makale 2

Aşk, bir taraftan şükrü, diğer taraftan şikâyeti gerektirir.

Makale 3

Âdem evlatları yokluk âleminden varlık âlemine gelinceye kadar hatsiz hesapsız ve çeşit çeşit menzillerden geçmişlerdir.

Makale 4

Her ne kadar rebabdan herkesin dinlediği aynı ses ise de anladıkları mana aynı değildir.

Makale 5

Rüzgârın aslı sudur, sonunda gene su olacaktır. Bunun gibi sözün de aslı sudur.

Makale 6

Asıl farklılık, ruhlardadır, cisimlerde değil. Zira cisimler dört unsur ile var olur.

Makale 7

“Şüphesiz Allah işlerinize ve şekillerinize bakmaz. Kalplerinize ve niyetlerinize bakar.” hadisi şerifi hakkında.

Makale 8

Fikir amelden üstündür çünkü amel, vücut parçalarının işidir. Fikir ise kalp amelidir.

Makale 9

Evliyayı kiramın bakışları daima o nurdadır. Şu hâlde halka yönelttikleri bütün övgüler, hakikâtte Halık’adır.

Makale 10

Esas olmayan ve fani suretler ayna olursa, asıllar ve baki olan manaların da ayna olacakları apaçık ortadadır.

Makale 11

Bu dünya bazı insanlara göre yol göstericidir, bazılarına göre de yol kesicidir.

Makale 12

Bu âlem, her şeyi Allah’tan bilenler için hidayet ve vuslat vesilesi, Hak’tan bilmeyenler için dalalet ve ayrılık sebebidir.

Makale 13

Her neyi dost tutarsan taklitsiz, gayretsiz sen onun aynısısın ve onun cinsindensin! Çünkü cins, cinsi tarafına gitmeye çalışır.

Makale 14

Bu makale evvela şu hadisi şerifi tefsir edecektir: “Açlık, Allah’ın sıddıklarına ziyafetidir.” Onların vücutlarını açlıkla diriltir.

Makale 15

Evliyanın haddi aşması, isyanı, halkın itaatinden iyidir: Avam müminin işlediği birçok hayır, havasa nispetle günahtan sayılır.

Makale 16

Gerek beyaz gerek siyah dev insanın kendisindedir. Zina, adam öldürmek, haram yemek gibi şeyler siyah devlerdir. Bunları herkes görür ve bilir.

Makale 17

Ruhlar, cisimlerden önce Cenabı Hakk’ın rahmet deryasında balıklar gibi yaşamakta iken Hak Teâlâ Hazretleri “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye seslendi.

Makale 18

Diğerleriyle birleşmese bile her harfin ayrı ayrı manası vardır. Eğer olmasaydı, Cenabı Hak Kur’an’da zikir buyurmazdı. Elif, lam, mim, ha, mim, yasin, kaf, sad, nun gibi.

Makale 19

Kutup, bir padişah gibi bütün komutanlarına, askerine, hizmetçi ve yakınlarına mal, mülk, vilayet, makam verdiği hâlde hiçbirinden bir şey almaz.

Makale 20

Alem yaratılmazdan evvel yalnız nur ve aydınlık vardı. Cenabı Hak murat buyurdu ki: “O nur açığa çıksın.”, o nurdan bu zulmet âlemini yarattı.

Makale 21

Cenabı Hak buyurdu ki: Ben bu katran gibi siyah deryadan öyle bir inci çıkaracağım ki o nurlu deryada böyle şerefli inci bulunmaz. Bu inci insandır.

Makale 22

Halkın ruhları demir, bakır, gümüş, altın madenleri gibi birbirinden farklıdır. Her ruh hangi madenden gelmişse, bu âlemde kendi cinsiyle bağ kurar.

Makale 23

Görünürdeki zevkler görünüşe düşkün olanların bu görünürdeki zevkten, manevi zevke geçebilmeleri içindir. Ama dış görünüşe bakmayan veliler her bir şeyi vasıtasız görürler ve bilirler.

Makale 24

Saadet o kimsenindir ki aklı emir, nefsi esirdir. Hüsran da bunun aksine olan kimsenindir. Gene saadet, aklı erkek, nefsi dişi olanlarındır.

Makale 25

“Mecburi ölümden evvel ölünüz” ki baki ve ebedi kalasınız. Bir varlık ki şeytandandır ve şehveti dünyayı artırır büyütür, nefistir.

Makale 26

Her kim ki ölmeden evvel ölmez ise onun hareket ve sözü tamamıyla kahrolası nefsin aletleridir. Çünkü o, Hakk’a karşı umursamazdır.

Makale 27

Hikmeti ehlinden gayrıya verme ki ona zulüm etmiş olursunuz. Ehli olanlardan da men etmeyin ki onlara (ehil olanlara) zulüm edersiniz.

Makale 28

Bahar; biçimsiz, renksiz, kokusuzdur. Fakat yüzünü bir parlattığı vakit yüz binlerce çeşit renk ve koku meydana gelir.

Makale 29

Adem evlatları evvel toprak idi. Latif su, o toprağı bitki etti ve bitkiyi hayvan, hayvanı da insan eyledi.

Makale 30

Hak Teâlâ Hazretleri kendine âşıktır. Ona benzer kimse yok ki Hak Teâlâ Hazretleri ona baksın. Daima kendisiyle aşkbâzlık eder.

Makale 31

Dünyanın bütün işleri ve nimetleri çirkindir, sevimsizdir. Fakat çeşni ve lezzet aracılığıyla ayıpları örtülmektedir.

Makale 32

Dünyanın vefasızlığını ve çirkinliğini kesinlikle görmüş, anlamış olan âdemoğulları, gene ona meylederse biliniz ki o, mümin değildir.

Makale 33

Hak Teâlâ Hazretleri o cihanı kendi nurundan yarattı. O da Hak gibi baki ve sınırsızdır. O mana ve hikmet ki Âdem’in gelmesiyle açığa çıktı.

Makale 34

Veliler kaplara benzer. Aşk, marifet ve Hakk’ın yüzü, o kapların içinde bulunan şaraptır.

Makale 35

Mademki insan kendiyle sınırlıdır. Ondan Hak Teâlâ’nın razı olmadığı birçok fenalık ve haksızlıkların meydana gelmesi kaçınılmazdır.

Makale 36

Burada karar kılanlar ve bu hâle kanaat edenler ancak o hâletten nasip almamış olanlardır. Belki de o hâli ve o vakti inkâr bile ederler.

Makale 37

Evliyanın sohbeti insanı veli ettiği gibi, eşkiyanın sohbeti de eşkıya eder. Çünkü ruhlar birbirinden hırsızlık ederler, renk alırlar.

Makale 38

Yokluk (adem) iki türlüdür: Biri o ademdir ki onda hiçbir fayda yoktur, mutlak durgunluktur. Diğer bir adem (yokluk) vardır ki yok gibidir.

Makale 39

Hâlet üç çeşittir. Biri odur ki şahsa talepsiz ulaşır. Tekrar ister fakat yok olur. İkinci hâlet kişiye faydalıdır.

Makale 40

Faydasız sözler Hak eri için örtüdür, sıkıntıdır. Susmanın yüz binlerce üstünlüğü ve kârı ve sonsuz cihanı vardır (cihanlar değerindedir).

Makale 41

İnsan Hak aşkında kaybolduktan ve Hak’tan gayrısından temizlendikten sonra, artık onun cismine cisim deme! Her ne kadar cisim görünüyorsa da…

Makale 42

İyi kötü, güzel çirkin, saf tortu Hakk’a nispetle tek bir şeydir. Zira hepsi de onun kudret ve sanatının eseridir.

Makale 43

Mizan, semadan, arştan, kürsten daha yüksektir. Bunların hepsinin üstünde bir varlıktır. Çünkü iyi kötü her şey mizanla tartılır.

Makale 44

Hak Teâlâ Hazretleri halkı zulmetten yarattı. Zulmetten maksat, hayvani hayata sebep olan yemek, içmek, uyumak gibi şeylerdir.

Makale 45

Halik Teâlâ Hazretleri her ne kadar yüz binlerce, belki sonsuz yaratıkları durmaksızın yaratmışsa da hakikâtte hepsini bir görmek lazım.

Makale 46

Halk, dört kısımdır. Bir kısmı onlardır ki Allah yolunda, Allah rızası için sıkıntı ve dert çekerler, müşahede ümidiyle gayret ederler.

Makale 47

Koku, menzile rehberdir. Nasıl ki kokusu kediyi ete götürür. Koku alma kabiliyeti olan kişi canın kokusundan cana erişir.

Makale 48

Dünyayı kötülemek de dünya sevgisinden doğar. Gerek övgü, gerek yergi yoluyla olsun bir şeyi çok zikretmek, ona olan sevgiden ileri gelir.

Makale 49

Ruh iki çeşittir: Biri rihî (hayvani), diğeri vahyîdir. Birinci ruh-ı hayvanîdir. Ruh-ı vahyî enbiya, evliya ve müminlerin ruhlarıdır.

Makale 50

Âlemde birçok şeyhler vardır ki onlara aldananlar pek çoktur. Riyakârlıkla, şekillerinin gösterişiyle kendilerine veli süsü verirler.

Makale 51

Hakk’ı, Hak eri tanır, ama o kimse ki elest ahdinde Hak’la tanışıklığı olmamıştır ve “Elestü bi rabbikum” sırlarını Hak’tan işitmemiştir…

Makale 52

Dünyanın ahirete göre zaman olarak öncelikli olmasının nedeni şudur ki zehrin sonunda bir şeker olsun da kıymetini bilsinler.

Makale 53

Bütün enbiya ve evliya, ahireti istemeye istekli ve ibadet ve taatle meşgul olunması gerektiği hakkında çok sözler söylemişlerdir.

Makale 54

El-müminûn lâ yemûtûne bel yunkalûne min dârin ilâ dârin” Meal-i şerifi: “Müminler ölmezler, belki bir evden bir eve nakil olunurlar”…

Makale 55

Bir şahsın rütbesi kemale erişince yerde, gökte, küfürde, dinde, insanda, cinde, dağda, taşta özetle her şeyde Hüda’dan başka birşey göremez.

Makale 56

Kul ile Hak Teâlâ arasında yetmiş bin zulumat perdesi, yetmiş bin de nur perdesi vardır. Bu perdelerden geçmek çok gayret ister.

Makale 57

Dünyada ilahi uygulama öyledir ki enbiya ve evliya Hak’tan ne isterlerse derhâl istedikleri yanlarında beliriverir.

Makale 58

Gerçi salih amel, talibi sonunda Hüda’ya eriştirir. Fakat şeyhin sohbeti ondan daha üstündür. Zira bu, daha çok ve daha iyi yetiştirir.

Makale 59

Hak Teâlâ Hazretleri’nin ne âlemleri vardır ki bu âlem onlara nispetle bir zerredir. O sonsuz âlemleri Cenabı Hak evliyasına göstermiştir.

Makale 60

“O yolun nihayeti yoktur. Yol sensin ve senin için bir son vardır. Fakat eriştiğin zaman sende senlik kalmaz.”

Makale 61

Yıldızlarla ayın ve güneşin tesiri bir çırpıda gökten yere iniyor, doğmuşlar üzerinde tesirini gösteriyor.

Makale 62

Her kim âleme kendinden geçerek Hakk’ın nuruyla bakarsa, onun bu bakışı o cihana aittir. Sebep ve amaçla bakarsa, bu cihana ait olur.

Makale 63

İnsanda her şeye kabiliyet vardır; ilim, edep ve sanatları öğrenmek buna örnektir. Bu kabiliyet insanda potansiyel olarak vardır.

Makale 64

Şeyh, baş; müritler, organlar mesabesindedir. Organlar başa bağlı bulundukça ve baştan koparak ayrılmadıkça baş hükmündedirler.

Makale 65

Bir cinsten olan şeylerin çokça olması, ikiliğe neden olmaz. Şeriatların farklılığı, enbiyanın özelliklerinin farklılığındandır.

Makale 66

Halk iki kısımdır. Bir kısmı aslen kördür. Bir kısmı kör değil ama kötüye kullanma yüzünden gözlerinde güçsüzlük ortaya çıkmıştır.

Makale 67

İnsan yüz binlerce iş ve uğraşıdan sonra Hakk’a vasıl olduğu zaman gördü ki o ibadetler, kendisine erişen hediyelere nispetle hiçtir.

Makale 68

Kabiliyetli (veya ikballi) talebe, üstat gibi olur. Çünkü üstadının ilmini tamamen öğrenmiştir. Onun mertebesine erişmiştir.

Makale 69

Bu dünyada itaat ve suçtan, hayır ve şerden neye gayret edersen, onlar tohum değerindedir ki orada bitecektir.

Makale 70

Her ne kadar evliyaullahın sözleri zahir ehlinin sözlerine benzerse de, onlarda bir takım sırlar vardır ki zahir ehlinin sözlerinde yoktur.

Makale 71

Âşıklar nezdinde sıkıntı, rahattır; rahat da sıkıntıdır. Onların hâli halkın aksinedir. Kutup olan şeyh, yerde, göklerde Allah’ın halifesidir.

Makale 72

O şeyhle (yakin), o müritler (hüsnüzanlar), her dönem bakidirler. Fakat suretleri değişkendir, anlamları sonsuza değin ayakta kalacaktır.

Makale 73

Aklen mümkün olmayanları inkâr ederler, imkânsızlığına emindirler. Çünkü kendilerinden ve beşeriyetten geçememişlerdir.

Makale 74

Aletten, iyi kötü ne gibi fiil meydana gelirse, hakikâtte o iş, aleti kullanan şahsın işidir ve ondan sudur etmiştir.

Makale 75

Vasıl-ı ilallah olan veli, zaman zaman halk ile meşgul olup halkın gönlünden geçenleri söylerler; ne yediğin, ne yapacağın…

Makale 76

Hülâsa, Hüda’yı görenler yalnız Hüda’yı görür. Hüda’yı tanımayanlar yüzlerce, binlerce muhtelif şeyler görür.

Makale 77

Hakk’ı görmenin sonu yoktur, taliplere her an yüzü ve tecellisi erişir. Hüda’dan görmeyi dilerse, onda daha başka çeşit görmeler de vardır.

Makale 78

Hak Teâlâ Hazretleri bütün lütuf ve merhamettir. Zahirde kahır ve mihnet görünen şeyler de hakikâtte lütuf ve merhamettir.

Makale 79

“İnsanları emel orağıyla biçiyorum ki ruhları bu aşağılık âlemden kurtularak semaya çıksın ve nuruma karışsın. Bundan büyük fayda olur mu?”

Makale 80

İnsanın kadri, mertebesi talebine göredir. Her kim aradığını heyecanla talep ederse mertebesi o nispette fazlalaşır.

Makale 81

Bütün şekiller ve özelikler ilm-i ilahide vardır. Bundan dolayı, talibe lazımdır ki şekil ve özelliklerden geçerek aslına dönsün.

Makale 82

Onun mülkünün hududu yoktur. Mülk nedir ki onda ehadden başka şey yoktur. Melekler bundan dolayı ona secde ederler.

Makale 83

Âşığın aşkı kemalini bulduğu vakit arada ikilik kalmaz . Nitekim bir şair demiştir:“Ben aşığım, maşukum da kendimdir.”

Makale 84

İmanın aslı ancak zevk ve mesttir. Bir zahit ki imanından zevk duymuyor, onu ölü say! Her ne kadar diri görünse de.

Makale 85

“Sana mihnet, acı ve sevimsiz görünen her şey, cennetin dikenli yoludur; tatlı, hoş ve güzel görünen şeyler de cehenneme doğru giden yoldur.”

Makale 86

Küfür ile imanı, biri karanlıkla, diğeri nurla dolu iki testi farz et. Biri eğri yol, biri doğru. Biri hatanın ta kendisi, diğeri sırf sevap.

Makale 88

Hak isteklisi için ilk yapılacak iş, kalbini nurlandırmaktır. “Yekâdu zeytuhâ yudîu” mantık-ı şerifince müminin kalbi zeyt gibidir.

Makale 89

Fakirin sözü birdir her ne kadar çeşitli yöntem ve ibare ve örnekler ile söylenmişse de. Dikkat edilirse görülür ki hepsi bir sözdür.

Makale 90

Nefis, düşmandır. Onu öldürmek, kahretmek talibin yapabileceği bir iş değildir. Onu öldürmek, ancak Hüda’nın yardımıyla mümkün olur.

Makale 91

Yerle gök, yerle gökte bulunan bütün âlem parçaları, Hakk’ın aletleridir. Hak Teâlâ ne isterse o olurlar, ne emrederse onu yaparlar.

Makale 92

İnsan, kendinden sefer ederek varlığından geçtiği zaman anlar ki evvelki varlık sonraki varlığın perdesi imiş.

Makale 93

Hak Teâlâ Hazretleri’nin âlemden maksudu âdemdi. Âlemi, âdem için yarattı. Şu hâlde âdem evvel, âlem sonra mevcut olmuş olur.

Makale 94

Az olursa damla, çok olur da akarsa çay, daha çok olursa fırat, daha çok olursa ceyhun, hadsiz payansız olursa derya denir.

Makale 95

Zikri çoğalttığında birçok şahısları bir araya toplamış gibi olursun. Şüphesizdir ki cemaatin bulunduğu yerde rahmet ve sevap da ziyade olur.

Makale 96

İlmi yüzünden okuyan bir okuyucu, onun mana ve sırrından habersizdir, okuduğu sözler ve ibarelerden hiç zevk duymaz.

Makale 97

Allah-ı Teâlâ’nın bir sofrası vardır ki onun mislini ne gözler gördü, ne kulaklar duydu ne de bir insanın hatır ve hayalinden geçti.

Makale 98

Hak yolunda esas, derttir, aşk-ı sadıktır, engelleri ancak bunlar kaldırabilir. Nerede dert var ise, derman oraya gider.

Makale 99

“Sizin bu fani ve sahte mallarınızı ve nefislerinizi ben satın aldım. Mukabilinde size müebbet cennet verdim.”

Makale 100

Sen cisimlerdeki can gibisin. İhsan da senden, şükür de. Her ikisinin de şeker gibi tatlı olması yine sendendir.

Makale 101

Kul, kaderin sırrına vakıf olursa, kendine isabet eden her şeyi Allah’tan bilir. “Sana isabet eden iyilik Alah’tan, kötülük kendindendir.”

Makale 102

Gözle görülen âlem gerçekte yoktur, yokluktur. Bakışlarla görülmeyen ve yok olan kudret ve mana âlemi ise vardır, mevcuttur.

Makale 103

Ruhun ıztırabı Hak’tan ayrı düşmesindendir. Bundan gafil olan insanlar dünya işlerine önem verirler. Fakat sıkıntıdan kurtulamazlar.

Makale 104

İnsanın aşkı arttıkça isteği de o nispette artar. Aşk, manadır. İnsanda talep, aşkının kuvveti derecesinde olur.

Makale 105

Merdan-ı Hüda’yı tanımak, Hüda’yı tanımaktan daha zordur. Çünkü Hak Teâlâ Hazretleri bütün mevcudatın sanatkârıdır.