Makale 55

Bir şahsın rütbesi kemale erişince yerde, gökte, küfürde, dinde, insanda, cinde, dağda, taşta özetle her şeyde Hüda’dan başka birşey göremez.

Bu makalede şu açıklanacaktır:

Enbiya, evliya cümlesi bir nurdandır. Zira onlar aletlerdir, onları kullanan Cenabı Hak’tır. Her kim bunların arasında ikilik gözetirse, kesin olarak bilmelidir ki o kimsenin onlardan haberi yoktur. Nitekim ekmeği bilmeyen, onu yalnız bir şekliyle tanıyan kimse, ekmeği başka şekillerde görse inkâr eder, bu, ekmek değildir der. Anlaşılır ki ekmeği bilmek, tanımak hususunda taklitçidir.

Enbiya ve evliya da türlü türlü görüntülerde bulunurlar ve çeşitli dillerle konuşurlar. Kimi Arap, kimi Süryani, habersiz ve taklitçi olanlar araya ikilik koydular (her birini ayrı bir şahıs zannettiler). Kesin bilgi sahibi olanlar ise hepsini bir görerek hiçbirini diğerinin üstüne çıkarmadılar. Çünkü Kuranı Kerim’de “lâ nuferriku beyne ehadin min”1 buyrulmuştur. Meali şerifi: “Enbiyadan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz.” demektir.

Hakikâtte ise enbiya ile evliya arasında fark yoktur. Bir şahsın rütbesi kemale erişince yerde, gökte, küfürde, dinde, insanda, cinde, dağda, taşta özetle her şeyde Hüda’dan başka birşey göremez. Nitekim Bayezit Hazretleri buyurmuşlardır: “Ma raeytu şey’en illa raeytullahi fih” Meali: “Her gördüğüm şeyde Allah’ı gördüm.” demektir. Anlaşıldı ki onlar Hakk’ın aletleridir.

Bundan dolayı, onlar şeriate ve dine dair ne yaparlarsa onu bilmek (kabul etmek) lazımdır. Her ne kadar görünürde şeraitin aksineymiş gibi görünürse de her gelen peygamber evvelki kurallara aykırı yeni bir şeriat koydu. Peygamber Hak olunca onun kavli ve fiili onun şeraiti oldu.

Peygamberlerin sayısı yüz binleri bulmaktadır ve hepsini böyle (aynı kuvvet ve mertebede) bilmek lazımdır.


Ekmek hakkında etraflı bilgisi olmayan kimse onu bildiği şekilden başka şekilde görünce şüphe ve tereddüt içinde kalır. Hak’la yakınlığı olan Hak erleri o deryanın daimi övücüleridir. Gel, sen de dal! Onlara hiçbir karışık, şaşırtıcı şey perde olmaz, onları hiçbir soğuk donduramaz. (Onlar için şüphe ve tereddüdü gerektirecek bir hâl olamaz).

3585

Bu binlerce nakış ve görüntü, onları dalalete düşürmedi, düşüremez. İki cihanda, (SAYFA 143) yerde, gökte bu kadar karmakarışık şaşırtıcı şeylerde o fırka, yine Hakk’ın yüzünden başka bir şey görmezler. Çünkü hepsi de yollarını iyi bilirler. Bütün eşyada yalnız onu görürler. Ona “senden gayrı mevcut yoktur” derler. “Ey Rabbim! Yerde, gökte ve yer – gök arasında ne varsa bütün senden ibarettir. Senden kimi ziyan görür, kimi ebedi hayata kavuşur.

3590

Ey Rabbim! Yerlerin, göklerin bütün hayatı senin, görünür görünmez ne varsa hep senin!” Derler. İyide, kötüde (her şeyde) onu açıkça görürler, hiçbir engel onların yolunu kesemez. Çünkü onlar Hakk’ı apaçık görmüşler, iki âleme onun aşkını tercih etmişlerdir. Merdan-ı Hüda arasında yolunu şaşırmış veya içine Hak’tan başka şeyler dolmuş bir kimse yoktur.

Yolunu kaybetmiş veya ondan başkasına yönelmiş bir fert yoktur.

3595

Çünkü âşık odur. Oraya koşarsın. Manayı bilen ikilik düşünmez. Ey oğul! Bir kimse kendini nasıl kaybeder? Kuzu, anasını kaybediyor mu? Kuzu, koyun sürüsünün içinde anasını tanır. Çünkü onun parçasıdır, onun karnından çıkmış, vücudundan kopmuştur. Annesi nereye gitse o da peşinde gider. Evliya ile Hak arasındaki durum da böyledir. Her birinin -muhabbetine göre- mertebesi vardır.

3600

Mademki kuzu annesini tanıyor, dervişi kuzudan aşağı görme! Öyle yiğitten züht ve takva arama! Onların Hak’tan umdukları yalnız kendisidir. Cennetten, hurilerden geçmişlerdir. Hakk’ın kendinden başka istekleri yoktur. Hak’tan başkası -isterse cennet olsun- onlara göre cehennemdir. 

Veliler, şehzadeler gibidir. Halk onlara tâbi olmuştur. Onlar nihayetsiz deryadır, halk sınırlı bir daire içinde hapis olmuş mahpuslardır.

3605

Halka layık olan, onlara tâbi olmaktır. Çünkü körler görenlere ayak uydurur. Körler cemaati içlerinde gözlü olmadan yola çıkarlarsa, baş aşağı kuyuya düşerler. Öyle ise körün asası görenlerdir. Çünkü o kuvveti ondan bulurlar (Onun yardımıyla yollarına devam edebilirler). Fakat bu gayreti görenlerde arama! Onlara körlerin hâlinden bahsetme! Çünkü onlar kendi başlarının liderleridir, daima Hakk’ın vahyine muhataptırlar.

3610

Onun gönlü neyi isterse, şeriatı odur. O asıldır, kurallar ikincil unsurlardır. O neye gayret ederse, din o olur, o neyi beğenirse, o kabul görür. Onun yaptıklarını, devrinin şeriati bil! Onun eziyetinde yüz binlerce lütuf gör! Zira onun kalbi Yezdan’a alet olmuştur. Hüda’nın menzili onun gönlünden başka yer değildir. Şu hâlde, ondan gelen her şey, Hak’tan geliyor demektir. Böyle şaha kim itiraz edebilir?

3615

Onun yaptığı işler Hakk’ın işi, söyledikleri de Hakk’ın sözüdür. O, bu âlemde nebilerden bir nebidir. Hak’tan ona her lahza, bin hediye ulaşır.

(SAYFA 144) O ki şah olmuştur, niçin bende olsun? O ki atlastır, neden dolayı eski püskü elbise olsun? Onun davranış ve sözü yeni bir şeriat olur. Eskilerin, onun yanında arpa kadar kıymeti kalmaz? Onu gördüğün zaman, kurallarına candan uy! Ok gibi onun kemanından atıl!

3620

Çünkü kutlu keman onun elindedir. Onun kemanında bulunan oka ne mutlu! Daima hedefe doğru uçar, din düşmanlarını tamamen yerle bir eder. Şeytan, onun gölgesinden şuraya buraya kaçacak yer arar. Çünkü o, nurdur; şeytan, zulmettir. Nur gelince zulmet tamamen gider. Onun kabul ettiği şeyler, dinin aslının aslıdır. Her şeyi bırak da onun arzusuna tâbi ol.

3625

İnsanı öldürmekten büyük bir günah yoktur. Ona nispetle her günah küçük sayılır. Böyle olduğu hâlde Hazreti Muhammet’in (s.a.v.) istemesiyle (kısas ya da cihat vb. yoluyla adam öldürmek) itaatin ta kendisi oldu. Onun talebiyle taştan su fışkırdı. Bundan anla ki o talep makuldur. O talepten uzak düşen düşmandır. O istemezse ibadetin kendisi küfür olur. Ondan küfür ortaya çıkarsa iman olur. Şeriatlar talepten (peygamberlerin istemesiyle) vücuda gelir. Ne mutlu o cana ki bunu istediği gibi

3630

gördü ve bildi ki onun (şeriatin) asıl kaynağı istemektir. İsteksiz şeriatler önemsizdir, noksandır. Aslı gördükten sonra asıl olmayanla işin ne? İkinciller o asılların gölgesi gibidir. Bir şahsı tuttuğun zaman, gölgesi ardından gelir, şahıs olmazsa gölgesini de bulamazsın! Bu cihan var oldukça o şah da mevcuttur. O mehtap bulunduğu müddetçe mehtaplı gece bulunur. Bu cihan onlar için var oldu. Ulvi ve sufli bütün varlık.

3635

Âlem mevcut olduğu müddetçe o şahlar da mevcuttur. Her ne kadar dünyada gözlerden saklı iseler de değil mi ki güneş görenler içindir. Zulmet perdesini onlar için yırtar. Körün güneşten ne faydası olur? Mermerin, sudan faydalanmadığı gibi. Çünkü su mermeri etkilemez ona göre yaş, kuru eşittir. Toprak olmalı ki sudan faydalansın, renk renk çiçekler açsın, meyveler versin.

3640

Bu yüzden veliler toprak olmayı tercih etmektedirler. Büyüklerin emrine uymakla büyüklenmeyi terk ettiler. Kibir etmek, Hüda’ya şirk etmektir. Ve kul için aşağılanmaya sebep olur. Kibirli olan, taş yürekli olur. Böyle kimseden hakkı yerine getirmesi beklenemez. Kafasında kibir bulunan kimse, gurura kapılmıştır. Bencil olanın kalbi mermer gibidir.

3645

Katı kalpler hakkında Cenabı Hak “kel hicara” (taş gibi)2 buyurdu. Sonra da “ev eşeddu kuvveten” (taştan daha katı) kaydıyla sefilliğin en altına indirdi. Böylelerinin derecesi sekardır (cehennemdir).3 Toprak olmayı kabul et ki makbul olasın. Kibir etmek cahillik ve düşüncesizliktir. Taş yürekli olanlara Hak’tan yardım ve merhamet yoktur. Onlar böyle lütuflardan mahrumdurlar.

(SAYFA 145) Müritler toprak, münkirler taş gibidir. Münkirler müritlerin rengine nasıl boyanabilirler?

3650

O, (münkir) binlerce ilim ve fen öğrense, yeryüzünde meşale gibi parlasa onun bu hazinesinden kimseye nasip yoktur. Onun bu husustaki fikri isabetli değildir. Hak’tan bir muradı yok ki bu cihete adım atsın, hazinesi yok ki halka versin. Biz ondan uzağız, sudan yağın uzaklaştığı gibi. Biz seçicileriz; o, gaflettir.

Biz ki birbirimize yüzümüzü döndürürüz. Çünkü elest şarabını beraber içmişiz.

3655

Burada o aşkın coşkusuyla gece gündüz beraber ağlamaktayız, bulunduğumuz o evvelki hâle dönmeyi istiyor ve ümit ediyoruz, bir parça kendimize gelerek uyumadık. Hak’tan başka ne varsa hiçbirini dinlemeyiz, bir an bile Hak’tan başkasıyla ilgilenmeyiz. İnsanoğlu daima samanlığa düşkündür ey yol bilen kişi de ki bu dünya samandır, ahiret ise şekerdir. Bu, sığırlarındır; o, insanlar içindir.

3660

Adl-i ilahi her birine ayrı gıda ayırmıştır. Her biri için başka bir yemek pişirmiştir. “Kad alime kullu unâsin meşrebehum”4 bunun içindir (bunun delilidir). Tâ ki her canın gıdası ayrı olduğunu, her birinin tabiatına ve mizacına göre gıda verildiğini bilesin! Samanla samanlık hayvana, ilimle hikmet de insana layıktır. Hak Teâlâ Hazretleri herkese layık bir gıda yaratmış, o gıdaya göre de kap hazırlamıştır (mide).

3665

Ey Hak adamı dikkat et. Herkesin yiyeceğinin nasıl verildiğini gör. Kimi hurma yer, kimi diken; kimi emniyet içinde, kimi korku ve kaygı. Anlam açısından da kısmetler başka başkadır. Kimi kâinatın dışında (uçuyor), kimi içinde hapsolmuştur. Nâr ile nurdan yüz binlerce perde vardır, bu perdenin ehli o perdeden uzaktadır.

Notlar

  1. Bakara suresi 2/285-286 Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.”
  2. Bakara suresi 2/74 Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir.
  3. Müddesir suresi 74/26-31: Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım. Sekar’ın ne olduğunu sen ne bileceksin? Geride bir şey koymaz, bırakmaz. Derileri kavurur. Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.
  4. Bakara suresi 2/60 Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur” demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” demiştik.
Önceki makale
Makale 54
Sonraki makale
Makale 56

Giriş

Aşığın sözü, insanı aşık eder. İnsan dağ kadar sağlam olsa, bir saman çöpü gibi kaldırır atar.

Yazılış Sebebi

O zatın bu yönlendirmesini kabul ettim ve “Rebab”ın, Cenabı Hüdavendigâr’a mahsus ve ait olduğunu bildiğim için kitabıma Rebab ile başladım.

Makale 1

Yerin, göğün bütün zerreleri Cenabı Hakk’ı tespih etmektedirler.

Makale 2

Aşk, bir taraftan şükrü, diğer taraftan şikâyeti gerektirir.

Makale 3

Âdem evlatları yokluk âleminden varlık âlemine gelinceye kadar hatsiz hesapsız ve çeşit çeşit menzillerden geçmişlerdir.

Makale 4

Her ne kadar rebabdan herkesin dinlediği aynı ses ise de anladıkları mana aynı değildir.

Makale 5

Rüzgârın aslı sudur, sonunda gene su olacaktır. Bunun gibi sözün de aslı sudur.

Makale 6

Asıl farklılık, ruhlardadır, cisimlerde değil. Zira cisimler dört unsur ile var olur.

Makale 7

“Şüphesiz Allah işlerinize ve şekillerinize bakmaz. Kalplerinize ve niyetlerinize bakar.” hadisi şerifi hakkında.

Makale 8

Fikir amelden üstündür çünkü amel, vücut parçalarının işidir. Fikir ise kalp amelidir.

Makale 9

Evliyayı kiramın bakışları daima o nurdadır. Şu hâlde halka yönelttikleri bütün övgüler, hakikâtte Halık’adır.

Makale 10

Esas olmayan ve fani suretler ayna olursa, asıllar ve baki olan manaların da ayna olacakları apaçık ortadadır.

Makale 11

Bu dünya bazı insanlara göre yol göstericidir, bazılarına göre de yol kesicidir.

Makale 12

Bu âlem, her şeyi Allah’tan bilenler için hidayet ve vuslat vesilesi, Hak’tan bilmeyenler için dalalet ve ayrılık sebebidir.

Makale 13

Her neyi dost tutarsan taklitsiz, gayretsiz sen onun aynısısın ve onun cinsindensin! Çünkü cins, cinsi tarafına gitmeye çalışır.

Makale 14

Bu makale evvela şu hadisi şerifi tefsir edecektir: “Açlık, Allah’ın sıddıklarına ziyafetidir.” Onların vücutlarını açlıkla diriltir.

Makale 15

Evliyanın haddi aşması, isyanı, halkın itaatinden iyidir: Avam müminin işlediği birçok hayır, havasa nispetle günahtan sayılır.

Makale 16

Gerek beyaz gerek siyah dev insanın kendisindedir. Zina, adam öldürmek, haram yemek gibi şeyler siyah devlerdir. Bunları herkes görür ve bilir.

Makale 17

Ruhlar, cisimlerden önce Cenabı Hakk’ın rahmet deryasında balıklar gibi yaşamakta iken Hak Teâlâ Hazretleri “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye seslendi.

Makale 18

Diğerleriyle birleşmese bile her harfin ayrı ayrı manası vardır. Eğer olmasaydı, Cenabı Hak Kur’an’da zikir buyurmazdı. Elif, lam, mim, ha, mim, yasin, kaf, sad, nun gibi.

Makale 19

Kutup, bir padişah gibi bütün komutanlarına, askerine, hizmetçi ve yakınlarına mal, mülk, vilayet, makam verdiği hâlde hiçbirinden bir şey almaz.

Makale 20

Alem yaratılmazdan evvel yalnız nur ve aydınlık vardı. Cenabı Hak murat buyurdu ki: “O nur açığa çıksın.”, o nurdan bu zulmet âlemini yarattı.

Makale 21

Cenabı Hak buyurdu ki: Ben bu katran gibi siyah deryadan öyle bir inci çıkaracağım ki o nurlu deryada böyle şerefli inci bulunmaz. Bu inci insandır.

Makale 22

Halkın ruhları demir, bakır, gümüş, altın madenleri gibi birbirinden farklıdır. Her ruh hangi madenden gelmişse, bu âlemde kendi cinsiyle bağ kurar.

Makale 23

Görünürdeki zevkler görünüşe düşkün olanların bu görünürdeki zevkten, manevi zevke geçebilmeleri içindir. Ama dış görünüşe bakmayan veliler her bir şeyi vasıtasız görürler ve bilirler.

Makale 24

Saadet o kimsenindir ki aklı emir, nefsi esirdir. Hüsran da bunun aksine olan kimsenindir. Gene saadet, aklı erkek, nefsi dişi olanlarındır.

Makale 25

“Mecburi ölümden evvel ölünüz” ki baki ve ebedi kalasınız. Bir varlık ki şeytandandır ve şehveti dünyayı artırır büyütür, nefistir.

Makale 26

Her kim ki ölmeden evvel ölmez ise onun hareket ve sözü tamamıyla kahrolası nefsin aletleridir. Çünkü o, Hakk’a karşı umursamazdır.

Makale 27

Hikmeti ehlinden gayrıya verme ki ona zulüm etmiş olursunuz. Ehli olanlardan da men etmeyin ki onlara (ehil olanlara) zulüm edersiniz.

Makale 28

Bahar; biçimsiz, renksiz, kokusuzdur. Fakat yüzünü bir parlattığı vakit yüz binlerce çeşit renk ve koku meydana gelir.

Makale 29

Adem evlatları evvel toprak idi. Latif su, o toprağı bitki etti ve bitkiyi hayvan, hayvanı da insan eyledi.

Makale 30

Hak Teâlâ Hazretleri kendine âşıktır. Ona benzer kimse yok ki Hak Teâlâ Hazretleri ona baksın. Daima kendisiyle aşkbâzlık eder.

Makale 31

Dünyanın bütün işleri ve nimetleri çirkindir, sevimsizdir. Fakat çeşni ve lezzet aracılığıyla ayıpları örtülmektedir.

Makale 32

Dünyanın vefasızlığını ve çirkinliğini kesinlikle görmüş, anlamış olan âdemoğulları, gene ona meylederse biliniz ki o, mümin değildir.

Makale 33

Hak Teâlâ Hazretleri o cihanı kendi nurundan yarattı. O da Hak gibi baki ve sınırsızdır. O mana ve hikmet ki Âdem’in gelmesiyle açığa çıktı.

Makale 34

Veliler kaplara benzer. Aşk, marifet ve Hakk’ın yüzü, o kapların içinde bulunan şaraptır.

Makale 35

Mademki insan kendiyle sınırlıdır. Ondan Hak Teâlâ’nın razı olmadığı birçok fenalık ve haksızlıkların meydana gelmesi kaçınılmazdır.

Makale 36

Burada karar kılanlar ve bu hâle kanaat edenler ancak o hâletten nasip almamış olanlardır. Belki de o hâli ve o vakti inkâr bile ederler.

Makale 37

Evliyanın sohbeti insanı veli ettiği gibi, eşkiyanın sohbeti de eşkıya eder. Çünkü ruhlar birbirinden hırsızlık ederler, renk alırlar.

Makale 38

Yokluk (adem) iki türlüdür: Biri o ademdir ki onda hiçbir fayda yoktur, mutlak durgunluktur. Diğer bir adem (yokluk) vardır ki yok gibidir.

Makale 39

Hâlet üç çeşittir. Biri odur ki şahsa talepsiz ulaşır. Tekrar ister fakat yok olur. İkinci hâlet kişiye faydalıdır.

Makale 40

Faydasız sözler Hak eri için örtüdür, sıkıntıdır. Susmanın yüz binlerce üstünlüğü ve kârı ve sonsuz cihanı vardır (cihanlar değerindedir).

Makale 41

İnsan Hak aşkında kaybolduktan ve Hak’tan gayrısından temizlendikten sonra, artık onun cismine cisim deme! Her ne kadar cisim görünüyorsa da…

Makale 42

İyi kötü, güzel çirkin, saf tortu Hakk’a nispetle tek bir şeydir. Zira hepsi de onun kudret ve sanatının eseridir.

Makale 43

Mizan, semadan, arştan, kürsten daha yüksektir. Bunların hepsinin üstünde bir varlıktır. Çünkü iyi kötü her şey mizanla tartılır.

Makale 44

Hak Teâlâ Hazretleri halkı zulmetten yarattı. Zulmetten maksat, hayvani hayata sebep olan yemek, içmek, uyumak gibi şeylerdir.

Makale 45

Halik Teâlâ Hazretleri her ne kadar yüz binlerce, belki sonsuz yaratıkları durmaksızın yaratmışsa da hakikâtte hepsini bir görmek lazım.

Makale 46

Halk, dört kısımdır. Bir kısmı onlardır ki Allah yolunda, Allah rızası için sıkıntı ve dert çekerler, müşahede ümidiyle gayret ederler.

Makale 47

Koku, menzile rehberdir. Nasıl ki kokusu kediyi ete götürür. Koku alma kabiliyeti olan kişi canın kokusundan cana erişir.

Makale 48

Dünyayı kötülemek de dünya sevgisinden doğar. Gerek övgü, gerek yergi yoluyla olsun bir şeyi çok zikretmek, ona olan sevgiden ileri gelir.

Makale 49

Ruh iki çeşittir: Biri rihî (hayvani), diğeri vahyîdir. Birinci ruh-ı hayvanîdir. Ruh-ı vahyî enbiya, evliya ve müminlerin ruhlarıdır.

Makale 50

Âlemde birçok şeyhler vardır ki onlara aldananlar pek çoktur. Riyakârlıkla, şekillerinin gösterişiyle kendilerine veli süsü verirler.

Makale 51

Hakk’ı, Hak eri tanır, ama o kimse ki elest ahdinde Hak’la tanışıklığı olmamıştır ve “Elestü bi rabbikum” sırlarını Hak’tan işitmemiştir…

Makale 52

Dünyanın ahirete göre zaman olarak öncelikli olmasının nedeni şudur ki zehrin sonunda bir şeker olsun da kıymetini bilsinler.

Makale 53

Bütün enbiya ve evliya, ahireti istemeye istekli ve ibadet ve taatle meşgul olunması gerektiği hakkında çok sözler söylemişlerdir.

Makale 54

El-müminûn lâ yemûtûne bel yunkalûne min dârin ilâ dârin” Meal-i şerifi: “Müminler ölmezler, belki bir evden bir eve nakil olunurlar”…

Makale 56

Kul ile Hak Teâlâ arasında yetmiş bin zulumat perdesi, yetmiş bin de nur perdesi vardır. Bu perdelerden geçmek çok gayret ister.

Makale 57

Dünyada ilahi uygulama öyledir ki enbiya ve evliya Hak’tan ne isterlerse derhâl istedikleri yanlarında beliriverir.

Makale 58

Gerçi salih amel, talibi sonunda Hüda’ya eriştirir. Fakat şeyhin sohbeti ondan daha üstündür. Zira bu, daha çok ve daha iyi yetiştirir.

Makale 59

Hak Teâlâ Hazretleri’nin ne âlemleri vardır ki bu âlem onlara nispetle bir zerredir. O sonsuz âlemleri Cenabı Hak evliyasına göstermiştir.

Makale 60

“O yolun nihayeti yoktur. Yol sensin ve senin için bir son vardır. Fakat eriştiğin zaman sende senlik kalmaz.”

Makale 61

Yıldızlarla ayın ve güneşin tesiri bir çırpıda gökten yere iniyor, doğmuşlar üzerinde tesirini gösteriyor.

Makale 62

Her kim âleme kendinden geçerek Hakk’ın nuruyla bakarsa, onun bu bakışı o cihana aittir. Sebep ve amaçla bakarsa, bu cihana ait olur.

Makale 63

İnsanda her şeye kabiliyet vardır; ilim, edep ve sanatları öğrenmek buna örnektir. Bu kabiliyet insanda potansiyel olarak vardır.

Makale 64

Şeyh, baş; müritler, organlar mesabesindedir. Organlar başa bağlı bulundukça ve baştan koparak ayrılmadıkça baş hükmündedirler.

Makale 65

Bir cinsten olan şeylerin çokça olması, ikiliğe neden olmaz. Şeriatların farklılığı, enbiyanın özelliklerinin farklılığındandır.

Makale 66

Halk iki kısımdır. Bir kısmı aslen kördür. Bir kısmı kör değil ama kötüye kullanma yüzünden gözlerinde güçsüzlük ortaya çıkmıştır.

Makale 67

İnsan yüz binlerce iş ve uğraşıdan sonra Hakk’a vasıl olduğu zaman gördü ki o ibadetler, kendisine erişen hediyelere nispetle hiçtir.

Makale 68

Kabiliyetli (veya ikballi) talebe, üstat gibi olur. Çünkü üstadının ilmini tamamen öğrenmiştir. Onun mertebesine erişmiştir.

Makale 69

Bu dünyada itaat ve suçtan, hayır ve şerden neye gayret edersen, onlar tohum değerindedir ki orada bitecektir.

Makale 70

Her ne kadar evliyaullahın sözleri zahir ehlinin sözlerine benzerse de, onlarda bir takım sırlar vardır ki zahir ehlinin sözlerinde yoktur.

Makale 71

Âşıklar nezdinde sıkıntı, rahattır; rahat da sıkıntıdır. Onların hâli halkın aksinedir. Kutup olan şeyh, yerde, göklerde Allah’ın halifesidir.

Makale 72

O şeyhle (yakin), o müritler (hüsnüzanlar), her dönem bakidirler. Fakat suretleri değişkendir, anlamları sonsuza değin ayakta kalacaktır.

Makale 73

Aklen mümkün olmayanları inkâr ederler, imkânsızlığına emindirler. Çünkü kendilerinden ve beşeriyetten geçememişlerdir.

Makale 74

Aletten, iyi kötü ne gibi fiil meydana gelirse, hakikâtte o iş, aleti kullanan şahsın işidir ve ondan sudur etmiştir.

Makale 75

Vasıl-ı ilallah olan veli, zaman zaman halk ile meşgul olup halkın gönlünden geçenleri söylerler; ne yediğin, ne yapacağın…

Makale 76

Hülâsa, Hüda’yı görenler yalnız Hüda’yı görür. Hüda’yı tanımayanlar yüzlerce, binlerce muhtelif şeyler görür.

Makale 77

Hakk’ı görmenin sonu yoktur, taliplere her an yüzü ve tecellisi erişir. Hüda’dan görmeyi dilerse, onda daha başka çeşit görmeler de vardır.

Makale 78

Hak Teâlâ Hazretleri bütün lütuf ve merhamettir. Zahirde kahır ve mihnet görünen şeyler de hakikâtte lütuf ve merhamettir.

Makale 79

“İnsanları emel orağıyla biçiyorum ki ruhları bu aşağılık âlemden kurtularak semaya çıksın ve nuruma karışsın. Bundan büyük fayda olur mu?”

Makale 80

İnsanın kadri, mertebesi talebine göredir. Her kim aradığını heyecanla talep ederse mertebesi o nispette fazlalaşır.

Makale 81

Bütün şekiller ve özelikler ilm-i ilahide vardır. Bundan dolayı, talibe lazımdır ki şekil ve özelliklerden geçerek aslına dönsün.

Makale 82

Onun mülkünün hududu yoktur. Mülk nedir ki onda ehadden başka şey yoktur. Melekler bundan dolayı ona secde ederler.

Makale 83

Âşığın aşkı kemalini bulduğu vakit arada ikilik kalmaz . Nitekim bir şair demiştir:“Ben aşığım, maşukum da kendimdir.”

Makale 84

İmanın aslı ancak zevk ve mesttir. Bir zahit ki imanından zevk duymuyor, onu ölü say! Her ne kadar diri görünse de.

Makale 85

“Sana mihnet, acı ve sevimsiz görünen her şey, cennetin dikenli yoludur; tatlı, hoş ve güzel görünen şeyler de cehenneme doğru giden yoldur.”

Makale 86

Küfür ile imanı, biri karanlıkla, diğeri nurla dolu iki testi farz et. Biri eğri yol, biri doğru. Biri hatanın ta kendisi, diğeri sırf sevap.

Makale 87

Hak Teâlâ Hazretleri bütün âlemleri Muhammet Mustafa’nın (s.a.v.) hürmetine yarattı ki “levlake lema halektel eflak” bunun delilidir.

Makale 88

Hak isteklisi için ilk yapılacak iş, kalbini nurlandırmaktır. “Yekâdu zeytuhâ yudîu” mantık-ı şerifince müminin kalbi zeyt gibidir.

Makale 89

Fakirin sözü birdir her ne kadar çeşitli yöntem ve ibare ve örnekler ile söylenmişse de. Dikkat edilirse görülür ki hepsi bir sözdür.

Makale 90

Nefis, düşmandır. Onu öldürmek, kahretmek talibin yapabileceği bir iş değildir. Onu öldürmek, ancak Hüda’nın yardımıyla mümkün olur.

Makale 91

Yerle gök, yerle gökte bulunan bütün âlem parçaları, Hakk’ın aletleridir. Hak Teâlâ ne isterse o olurlar, ne emrederse onu yaparlar.

Makale 92

İnsan, kendinden sefer ederek varlığından geçtiği zaman anlar ki evvelki varlık sonraki varlığın perdesi imiş.

Makale 93

Hak Teâlâ Hazretleri’nin âlemden maksudu âdemdi. Âlemi, âdem için yarattı. Şu hâlde âdem evvel, âlem sonra mevcut olmuş olur.

Makale 94

Az olursa damla, çok olur da akarsa çay, daha çok olursa fırat, daha çok olursa ceyhun, hadsiz payansız olursa derya denir.

Makale 95

Zikri çoğalttığında birçok şahısları bir araya toplamış gibi olursun. Şüphesizdir ki cemaatin bulunduğu yerde rahmet ve sevap da ziyade olur.

Makale 96

İlmi yüzünden okuyan bir okuyucu, onun mana ve sırrından habersizdir, okuduğu sözler ve ibarelerden hiç zevk duymaz.

Makale 97

Allah-ı Teâlâ’nın bir sofrası vardır ki onun mislini ne gözler gördü, ne kulaklar duydu ne de bir insanın hatır ve hayalinden geçti.

Makale 98

Hak yolunda esas, derttir, aşk-ı sadıktır, engelleri ancak bunlar kaldırabilir. Nerede dert var ise, derman oraya gider.

Makale 99

“Sizin bu fani ve sahte mallarınızı ve nefislerinizi ben satın aldım. Mukabilinde size müebbet cennet verdim.”

Makale 100

Sen cisimlerdeki can gibisin. İhsan da senden, şükür de. Her ikisinin de şeker gibi tatlı olması yine sendendir.

Makale 101

Kul, kaderin sırrına vakıf olursa, kendine isabet eden her şeyi Allah’tan bilir. “Sana isabet eden iyilik Alah’tan, kötülük kendindendir.”

Makale 102

Gözle görülen âlem gerçekte yoktur, yokluktur. Bakışlarla görülmeyen ve yok olan kudret ve mana âlemi ise vardır, mevcuttur.

Makale 103

Ruhun ıztırabı Hak’tan ayrı düşmesindendir. Bundan gafil olan insanlar dünya işlerine önem verirler. Fakat sıkıntıdan kurtulamazlar.

Makale 104

İnsanın aşkı arttıkça isteği de o nispette artar. Aşk, manadır. İnsanda talep, aşkının kuvveti derecesinde olur.

Makale 105

Merdan-ı Hüda’yı tanımak, Hüda’yı tanımaktan daha zordur. Çünkü Hak Teâlâ Hazretleri bütün mevcudatın sanatkârıdır.